Sosyal medyada genelde ülkemizdeki otel konuklama ve turistik bölgelerdeki yeme-içme mekânlarındaki fiyat artışları eleştiriliyor.
Hep Yunanistan‘daki yemek porsiyonlarının Türkiye‘den büyük ve fiyatların da daha makul olduğuna dair adisyon paylaşımları yapılıyor.
Ben de bu konuda yazdım. Vize kolaylığı nedeniyle Türkiye’den Yunanistan’a giden turist sayısının yüzde 29 artışla 1,52 milyona çıkmasının rastlantı olmadığından bahsettim.
Hatta dün beş küçük kalamar halkasına 550 TL isteyen Alaçatı esnafının kendi ayağına sıktığını, yerli turisti küstüren turizm işletmelerinin uzun vadede bu işten zararlı çıkacağını yazdım.
Ama dün açıklanan TÜİK verilerine gör yurtiçinde, geçen yılın son çeyreğinde 9 milyon 528 bin kişinin seyahat ettiği ve 66 milyar 40 milyon 991 bin TL harcadığı ortaya çıktı.
2024 yılında toplam seyahat sayısı bir önceki yıla göre yüzde 8,7 artarak 66 milyon 836 bin olurken harcamalar da yüzde 82,5 artarak 419 milyar 300 milyon 959 bin TL’ye çıkmış.
Ülkemizdeki otel konaklama ve yeme-içme fiyatlarındaki sürekli artıştan birçok insan şikâyetçiyken yurtiçi turizmdeki yüzde 8,7’lik büyümeyi nasıl açıklayacağız?
Vatandaş eskisi gibi kolay vize alamadığı için Türkiye’de tatil yapmak zorunda mı kalıyor?
Yunanistan’dan yapılan adisyon paylaşımlarında dövizdeki artış hesaba katılmıyor mu?
“Türkiye çok pahalı”, “Esnaf kazıkçı”, “Gurbetçiler bile tatile gelmiyor”, “Türkler, Yunanistan’a kaçıyor” söylemlerine rağmen yerli turist sayısının yüzde 8,7 artması ezber bozucu bir durum!
Bu artışı gören turizm işletmeleri bu yaz da fiyat artırmaya devam eder gibime geliyor!
Yoksa yine sosyal medyanın Türkiye’yi yansıtmadığı gerçeğiyle mi karşı karşıyayız?
***
KASTEN YARALAMADAKİ ARTIŞ
Adalet Bakanlığı‘nın son raporunda 2023 ile 2024 yılları arasındaki suç oranları kıyaslandı.
En çok artış gösteren suç türü “dolandırıcılık” oldu.
2024’te bir önceki yıla göre dolandırıcılık suçu yüzde 41 oranında arttı.
Dolandırıcılığı yüzde 33’lük artışla “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma” suçu izledi.
Ayrıca, “uyuşturucu madde imal ve ticareti” suçları da yüzde 21 oranında artış gösterdi.
Ayrıca “resmi belgede sahtecilik” ve “cinsel saldırı” da son bir yıl içerisinde en fazla artış gösteren suçlar arasında yer aldı.
Bu veriler Türkiye’nin toplumsal aynası aslında.
Elbette suç oranlarındaki artışın ekonomik krizlerden sosyal medyanın olumsuz etkilerine, göç dalgalarından işsizliğe kadar birçok nedeni var. Bu raporda dikkatinizi çekmek istediğim konu ise; geçtiğimiz yıl ceza mahkemelerinde açılan dosyalarda 404 bin 285 kasten yaralama suçunun birinci sırada yer alması.
Öte yandan kasten yaralamalarda ciddi sakatlık olmadığı sürece suçlu genelde hapiste yatmıyor.
Zaten 404 bin kasten yaralamaya hapis cezası verecek cezaevi kapasitesine de sahip değiliz.
Kısacası ekstrem hasarlar oluşmadığı dayak atmaya hapis cezası verilmiyor.
Suçlular da bunu bildikleri için genelde dövme eylemiyle saldırıda bulunuyorlar.
Cinayet vakalarındaki artışının bir nedeni de kasten yaralama suçunun ilk sırada yer alması.
Birçok insan tabancayla değil dövülerek hayatını kaybediyor.
Bence dayak atmak, kasten yaralama suçlarına daha ağır cezalar verilse suç oranı radikal bir şekilde düşebilir.
***
ÖPÜCÜK EMOJİSİ TACİZ Mİ?
Sabah’tan Hüseyin Kaçar’ın haberine göre Diyarbakır’da 32 yaşındaki ev hanımı Z.Y., geçtiğimiz yıl sosyal medya hesabına tanımadığı 69 yaşındaki H.T. isimli kişi tarafından gelen mesajlar üzerine Cumhuriyet Savcılığı’na başvurdu.
Yaşlı adamın genç kadına öpücük ve kalp emojisi ile “Harikasın canım, çok tatlısın canım” mesajları gönderdiği tespit edildi.
H.T. ise hesabının çalındığını, mesajları kendisinin atmadığını iddia etti ama bu ifadeler mahkeme tarafından çelişkili bulunuldu.
Mahkeme mesaj ve emojilerin cinsel taciz olduğuna karar verip H.T. 2 bin 800 lira idari para cezası verdi.
Bence H.T. kendini şanslı hissetmeli. Diyarbakır’da tanımadığınız bir ev hanımına harikasın, çok tatlısın diye mesaj atmak daha kötü sonuçlar doğurabilirdi!
Peki, bu olaydan bağımsız düşünürsek bir delikanlının tanımadığı bir kıza flört girişiminde bulunmak için aynı mesaj ve emojileri atmasının taciz suçuna girmesini nasıl karşılarsınız?
70-80-90’larda bir erkek, yolda gördüğü birçok kadına laf atıp hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ederdi.
Kadınlar da genelde şikâyetçi olmazdı.
Elbette eskiyi de savunmuyorum.
Kadınlar geçmişe göre kendilerini güvende hissetmedikleri de doğru.
Hatırlayın; ünlü Profesör Celal Şengör eskiden bir öğrencisinin eteğini kaldırıp k.çına tokat attığını söyleyince tepki çekmişti.
Ama Şengör “Ben asla, bunun bir cinsel taciz olduğunu düşünmüyorum. Asla bunda bir anormallik görmüyorum” diye kendini savunmuştu.
Şengör bu hareketin aynısını şimdi yapsa şu an cezaevindeydi!
Diyarbakırlı yaşlı adam da eski yaptıklarını düşünüp şimdi emoji paylaştığı için cinsel tacizle suçlanmasına çok şaşırmış olabilir.
Özetle eskiden Şengör Hoca öğrencisinin eteğini kaldırıp k.çına tokat atıp normal hayatına devam ederken, şimdilerde öpücük emojisi bile taciz suçu sayılıyor.
Günümüzde tanımadığınız birinden hoşlanıp, konuşmaya çalıştığınızda bile tekme tokat dayak yiyip polise teslim edilme, hakkında taciz davası açılma ve hapis cezası alma ihtimaliniz var.
***
Altyazı
“Duygusal açıdan çok cahiliz. Bize anatomi, hipotenüsün karesinin dik kenarların karelerinin toplamına eşit olduğu gibi her tür b.ku öğrettiler. Ama insan ruhuna ilişkin tek bir şey öğrenmedik. Kendimiz ve başkaları hakkında kara cahiliz aslında.” (Scenes From a Marriage)