Sırrı Süreyya Önder‘in, Öcalan’ın PKK’ya silah bırak çağrısının duyurulduğu toplantıda söylediklerinin altını kalınca çizmiştim:
“Kendisinin (Öcalan’ın) bir notunu da paylaşmak istiyoruz. Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir notunu da bizlere iletti. Onu da sizinle paylaşmış olalım.”
Günlerdir DEM Parti ile AK Parti cenahından siyasiler, gazeteciler bu konunun üzerinde durmanın kabaca “barış karşıtlığı” olduğunu ve “sürece zarar” verdiğini söylüyorlar.
“Bahçeli ve Cumhurbaşkanı itiraz etmiyor, size ne oluyor?” diye soruyorlar.
Kervana son katılan Abdulkadir Selvi de dün Hürriyet‘teki köşesinde şöyle diyordu:
“PKK, Öcalan’ın çağrısına uyacağını açıklayınca bu kez Sırrı Süreyya Önder’in bir sözüne sarıldılar… Önder’in, PKK’nın silah bırakması ve kendini lağvetmesi yönündeki çabalarından rahatsız oldular ama ‘Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK’nın kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir’ sözünü ellerine geçmiş bir fırsat gibi kullanıyorlar.”
***
BEN DE BARIŞ KARŞITI OLDUM YA…
Oturup barış karşıtı olmadığımı, PKK’nın silah bırakmasına karşı çıkmadığımı ya da Sırrı Süreyya‘nın olumlu çabalarından rahatsız olmadığımı anlatacak değilim.
Ama evet, Öcalan’ın mektubuna düşülen o şerhin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü o kadar kamera kaydı, fotoğraf, Öcalan’ın hapishane arkadaşlarının ve başka gözlemcilerin de görüşmeye dâhil edilmesinin sebebi, işin geçen sefere benzememesi içindi.
Tekrar olacak ama gündem bombardımanı hafızalarımızı zayıflattı. Hatırlayın, Çözüm Süreci‘nde de Öcalan’ın örgüte yaptığı “Silah bırak” mesajı kamuoyuyla tam olarak paylaşılmamış, üzerine şifahen eklemeler, çıkarmalar, yorumlar yapılmış ve kafa karışıklığı yaratılmıştı. Sonucu biliyorsunuz.
Şimdi de Öcalan, “PKK’nın hukuki boyutunun tanınması” gibi açık uçlu bir talepte bulunacaksa, Remzi Kartal‘ın “Kendi kaleme aldı” dediği metne yazardı değil mi? Mürekkebi bitmedi ya?
***
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİLE ŞART OLDU
Öcalan barış için şart koşmazken, Önder’in şerhini bir fırsat olarak kollayanların kim olduğunu görmek isteyen de DEM Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları’na baksın mesela.
İstanbul Sözleşmesi’nin geri getirilmesini bile sürece şart koşan Hatimoğulları, dün Öcalan’ın çağrı metnine yazmadığı ancak Önder’in dile getirdiği vurgudan şöyle bahsediyordu:
“Sayın Öcalan’ın demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması vurgusunun bir kez daha bizler burada altını çiziyoruz.”
DEM yetmezse Kandil’e de kulak verebilirler.
Öcalan’ın çağrısı üzerine yazılı bir açıklama yapan ve “uygun güvenlikli ortamın oluşması ve kongrenin başarısı için de (Öcalan’ın) bizzat yönlendirmesi ve yürütmesi gerektiğini” belirten PKK da mesajını Önder’in “Öcalan söyledi” dediği hukuki tanınma talebiyle bitiriyor.
Duymadınız mı?
***
MAGAZİN MALZEMESİ DEĞİL
PKK’nın tümüyle silah bırakması, yasal partisinin hukukun ve demokrasinin asgari koşullarına riayet etmesi gibi hayırlı sonuçlar doğuracak bir fırsata destek olmak, sabote edilmesini engellemek istiyorsak bazı uyarıları zamanında yapmalıyız.
Hayati bir meseleden bahsediyoruz.
Deneyimlerimiz var. Hafızamızı yok sayamayız.
Öcalan “Tüm silahlı unsurlar silah bıraksın” demişken, daha sürecin başında, PKK’ya müzahir olan YPG’yi işin dışında tutmaya çabalayanları deşifre etmek, oyuncu Yılmaz Erdoğan’ın Bahçeli’ye telefon etmesinin üzerinde tepinmekten daha faydalı ve gerçekçi bir uğraş olsa gerek.