Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni anayasa çağrısını birkaç defa tekrarlamış ve en son somut bir adım atarak AK Parti MKYK toplantısında bir Anayasa Komisyonu kurduğunu duyurmuştu. Aynı anda TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da yeniden siyasi partileri ziyaret ederek uzlaşma arayışına hız verdi. Görünen o ki önümüzdeki yaz ve sonbahar ayları yeni anayasa konusunda hareketli geçecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Mayıs günü AK Partinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda, “10 hukukçu arkadaşımı görevlendirdim ve şimdi bu hukukçu arkadaşlarımız çalışmaya başlayacaklar. Bu çalışmayla da inşallah yeni anayasa hazırlık çalışmalarını yürüteceğiz.” açıklamasında bulunmuştu. Sonradan basına yansıyan bilgilere göre, bu Komisyonda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, AK Parti Genel Başkanvekilleri Efkan Ala ve Mustafa Elitaş, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Hayati Yazıcı ve Ali İhsan Yavuz, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti TBMM Grup Başkanı Abdullah Güler, Grup Başkanvekilleri Özlem Zengin, Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Bahadır Yenişehirlioğlu ile AK Parti Antalya milletvekili ve MKYK üyesi Serap Yazıcı Özbudun’un yer aldığı basına yansıdı.
Oluşturulan Komisyon, AK Parti Genel Merkez yönetiminin en üstünde yer alan isimler ile TBMM’deki Parti Grubu yöneticilerinden oluşuyor. Komisyona Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın başkanlık edeceği ve bazı toplantılarına ise bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılıp yöneteceği açıklandı. Komisyon; Parti yönetimi, Meclis Grubu ve yürütmeden katılımla oluşturulmuş. Gerek üye profili gerekse Cumhurbaşkanının açıklamaları yeni anayasa sürecinde bu Komisyon ile birlikte ciddi bir yola girildiğini gösteriyor.
Komisyonun kuruluş süreci ile birlikte yapılan açıklamalara göre, yeni anayasa sürecinin yürütülmesinde olması gerektiği gibi şeffaf ve katılımcı bir modelin takip edileceği anlaşılıyor. Zaten uzun süredir üzerinde durulan sivil anayasa vurgusu da buna işaret etmekte. Anayasanın içeriği yanında hazırlanma yönteminin müzakereye açık, katılımcı, uzlaşmacı ve demokratik olması sivil olarak nitelendirilmesini sağlayacaktır. Bütün siyasi partilerin ön koşulsuz olarak masaya davet edilmesi yanında sivil toplumun sürece katkı vermesinin istenmesi bu yönde önemli bir işaret.
Komisyona başkanlık edecek olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın, “Anayasa Komisyonu kapalı bir yapıda değil, geniş bir istişare zemininde çalışacak. Milletvekillerimiz, akademisyenlerimiz, sivil toplum temsilcileri ve toplumun farklı kesimleriyle iletişim halinde olacak; mevcut çalışmalardan, birikimlerden ve fikirlerden faydalanılacak. Tüm partilerin ortak sorumluluğu var. Biz kendi perspektifimizden çalışmamızı ortaya koyacağız. Komisyon olarak katkı alabileceğimiz kesimlere ziyaretlerimiz de olacak. Diğer kesimlerin çalışmalarıyla da birleşerek ortak bir sonuç çıkmasını hedefliyoruz” şeklindeki açıklamaları bu yaklaşımı göstermekte.
Bu noktada hemen belirtmek gerekir ki, partilerin kendi taslaklarını hazırlaması ve hazırlıklı olarak sürece başlaması önemli olmakla birlikte, masaya oturulduğunda beyaz bir sayfa açılması ve bu sayfaya uzlaşma ile birlikte bir metin yazılması yeni bir anayasa yapılmasını kolaylaştıracaktır. Diğer türlü her parti kendi taslaklarını masaya koyar ise bunlar üzerinde uzlaşmak ve bir metne dönüştürmek zor olacaktır.
Türkiye, 1982 Anayasası hazırlandıktan kısa bir süre sonra, daha 1980’li yıllarda yeni anayasa arayışına başlamıştı. AK Parti de kurulduğu ve iktidara geldiği iki binli yılların başlarından itibaren yeni anayasa hedefini hep diri tutmuştu. Yeni anayasa girişimleri geçmişte vesayetin engellerine takılan AK Parti, çok sayıda anayasa reformunu hayata geçirmeyi başarmıştı. 23 yıllık iktidar dönemi boyunca yapılan çalışmalar göz önüne alınınca ciddi bir hazırlığın olduğunu söyleyebiliriz. Sadece AK Parti değil bütün siyasi partiler, sivil toplum ve akademi geniş bir birikime sahip. Türkiye’nin bu birikimi bile başlı başına yeni bir anayasa yapılmasının gerekçelerinden birisidir.
Son olarak belirtmek gerekir ki bu son girişim 2028 yılında yapılacak seçimler öncesinde son şans olabilir. 2028 yılının Mayıs ayında yapılacak seçimler erkene alınmasa dahi seçimlere bir yıl kala kampanyaların başlayacağını ve anayasa yapım ortamının kaybolacağını bilmek gerekiyor. Demokratik anayasa yapım örneklerinde görülen ortalama 16 aylık süre esas alınacak olursa önümüzdeki aylarda veya sonbaharda başlatılacak bir girişim, seçimlerden önce ancak sonuca ulaşabilecektir.
Türkiye’nin, küresel liberal sistemin yıkıldığı bir dönemde gerçek bir toplum sözleşmesine kavuşması, darbe ürünü 1982 Anayasası’ndan kurtulması ve sahibi millet olan sivil bir anayasaya kavuşması için bu şansın elden kaçırılmaması gerekiyor.