Türkiye’ye staj yapmak için gelen Felix adlı Alman tıp öğrencisi, konuk olduğu bir YouTube kanalında ülkemizin yaşadığı en büyük şaşkınlığı samimi bir şekilde anlattı:
“Türkler kendi memleketini karalayan tek millet olabilir. Kendi ülkesini en çok sövüp, sayan onlar. Ben geldim, burayı çok beğendim. Ama Türkiye’de beni aksine ikna etmeye çalışan bir çoğunluk var.
Türk olsam ve yabancı biri ülkemi beğense ben buna sevinirim.
Benim beğendiğim Türkiye’yi karalıyorlar. Ben bunu hiç anlamıyorum.”
Felix’in tespitine katılmayan var mı?
Eminim bazılarınız “Madem çok beğendin gel seninle yer değiştirelim Felix” diyordur.
Evet, bazı ülkelerde olduğu gibi bizim de bazı sorunlarımız var.
Geçim derdi, ekonomik sıkıntılar, çok kutuplaştık vs. ama yabancılara sanki hiç iyi şeyler de olmuyormuş gibi ülkemizi kötülemek garip bir durum.
Türkiye’yi öyle anlatıyorlar ki, dinleyen burayı Afganistan, Kongo gibi bir ülke sanır.
Elbette hayat daha da zorlaştı. Hepimizin sorunları var ama bazıları yabancılara karşı kendini o kadar çok küçük düşürüyor ki, Felix bile buna şaşırıyor!
Özellikle son dönemde Türkiye’den yurt dışına gidenler arasında ülkemizi yerin dibine sokan çok insan var!
Terör örgütlerinin sempatizanlarından bahsetmiyorum!
Çalışmak, okumak ya da tatil için yurtdışına giden normal vatandaşlar bile artık ülkesini Türkiye’yi kötülemeye doyamıyor!
Felix gibi yabancılar bile bu abartılı karalama konuşmalarından sıkılıyor. Ayrıca ülkeni de umursamıyorlar.
Sadece bir insan ülkesini nasıl bu kadar kötüleyebilir diye şaşırıyorlar.
Bu sorun başka toplumlarda da var ama son dönemde Türkün Türkü kötülemesi zirveye ulaştı!
Eskiden böyle değildi! Turistlere hep ülkemizin güzelliklerini, misafirperverliğini vs. anlatırdık.
Aslında bu çok derin bir konu.
Bu sorunda kutuplaştırıcı siyasetin de büyük etkisi oldu.
Elbette sorunlar var ve hep olacak lakin insanlar kendi ülkesinden soğursa, her fırsatta ülkesini kötülerse bu durum uzun vadede sorunları daha da derinleştirir.
***
2 SAATTE 1.5 MİLYON TL!
Hayvansever olduğunu belirten bir kadının “İğne Ada’da kısırlaştırılmayacak hayvan kalmayacak” çağrısı yaparak, diğer hayvan sever arkadaşlarıyla birlikte 2 saatte 1.5 milyon para topladığını anlattığı video sosyal medyada gündem oldu.
Videoda bağış yapan bazı kişi ve markaların isimleri de verildi.
Bağış yapmayan markalara da sitem edildi.
Niyet güzel ama böyle yüksek miktarda paranın olduğu yerde usulsüzlükler de olur!
Videodaki hayvan sever kadının günahını almak istemem belki topladığı bütün parayı hayvanlar için harcıyordur ama bu alanda birçok dolandırıcılığın yaşandığını da biliyoruz.
Örneğin geçtiğimiz kasım ayında kendisini “Köpek Velisi” diye tanıtıp 41 milyon lira bağış toplayan Buket Özgünlü ile başkanlığını yaptığı Yaşama Tutunan Patiler Derneği hakkında soruşturma başlatılmıştı.
Ve mama bağışı altında toplanan paranın 20 milyon lirası Özgünlü ailesine, araba, konut ve lüks harcamalara gittiği ortaya çıkmıştı.
Daha önce yaptığım öneriyi tekrarlamak istiyorum:
Ülkemizde büyük bir hayvan sever kitle var. Sokak hayvanlarının yaşamasını, bu sorunun en az hasarla çözülmesini istiyorlar.
Başıboş köpekler sorunu için yasa çıkarıldı ama uygulanmıyor.
Sorunu belediyeler çözsün yaklaşımı ne yazık ki, işe yaramadı.
Belediyeler hayvan sever lobisinden korktuğu ya da soruna büyük bütçe ayırmak istemedikleri için harekete geçmiyorlar.
Ancak ülkemizde sadece başıboş köpek sayısının 5.5 milyon olduğu tahmin ediliyor.
Bir de kediler var!
Bu hayvanlar hızla ürüyor. Kuduz vakaları, köpek kaynaklı trafik kazaları ve çocuk ölümleri artarak devam edecek.
Devlet, belediyeler ve hayvan severleri bir araya getirecek ülke çapında bir organizasyon kurulmalı.
Suçu birbirimize atmadan, kutuplaşmadan milyonlarca hayvan severin maddi ve manevi desteğini alacak bir platform oluşturulmalı.
Ortak TV yayınlarıyla bağışlar toplanmalı. Birçok şirket bu kampanyaya büyük bağışlar yapabilir. Onlar için de güzel PR olur.
Toplanan bağışlarla modern barınaklar kurulur, kısırlaştırma ve bakım masrafları karşılanır.
Hatta yeni barınaklarda gönüllü çalışacak hayvan severler bile organize edilebilir. Sokak hayvanı sahiplendirme kampanyaları düzenlenir vs.
Kavga etmeden de bu sorunu çözebiliriz!
***
19 MİLYON 485 BİN 977
Başlıktaki sayı TÜİK’e göre Türkiye genelinde evlenme çağında olmasına rağmen evlenmeyen kişileri belirtiyor.
TÜİK’e göre hem erkek hem de kadında evlenme yaşı arttı. Erkeklerin ilk evlenme yaşı 28,3 iken kadınlarda 25,8 oldu.
Ve evlenmeyen 19 milyon 485 bin 977 kişi var.
Genç nesil arasında bireysel yaşam ön plana çıktı.
Artık aile kurmak, çocuk sahibi olmak bireysel yaşam kadar cazip gözükmüyor.
Boşanma oranlarının yükselmesi de bekarlığın daha cazip olduğu algısını oluşturuyor.
Elbette neden ekonomik sorunlar!
Doğum oranlarının hızla düşmesinin asıl nedeni de evlenme oranlarının düşmesi.
Ülkenin en önemli sorunu budur.
Tüm sorunları bir tarafa bırakıp bu sorunu nasıl çözeriz diye düşünmeliyiz!
***
CENNETTE ALIŞVERİŞ YAPILIYOR MU?
atv’de yayınlanan Nihat Hatipoğlu ile iftar ve sahur programları çok seviliyor ve izleniyor.
Bunun nedeni ise; Hatipoğlu’na sorulan ilginç sorular.
En son genç bir kadın, Hatipoğlu’na “Cennette alışveriş yapılıyor mu?” diye sordu. Hatipoğlu da şu yanıtı verdi:
“Bazı hadisler cennette güzel çarşılar vardır diyor. O çarşılarda aklınıza gelen, gelmeyen her şeyler olacak.
Hatta bir rivayet diyor ki, simalar olacak yüz simaları. Siz ‘Ben bu yüzü çok sevdim’ diyeceksiniz. Tabii daha önce kullanılmadık yüzler. Yani falanca artistin, filanca dizi oyuncusunun yüzü değil de, hiç görmediğiniz ruhani yüzler göreceksiniz…
Diyeceksiniz ki ‘Bu yüz bende olsun’ ve aniden o yüz size gelecek. Siz siz olacaksınız ama yüzünüz değişecek. Orada her şey var.” Böylece kadınların cennette bile aklının alışveriş yapmakta olduğunu öğrenmiş olduk.
***
Altyazı
”Fakir baba kader. Fakir koca salaklıktır.” (O Homem Que Copiava)