Trump’ın açıklamaları ve ön alıcı diplomasinin önemi

Trump’ın açıklamaları ve ön alıcı diplomasinin önemi
A+
A-


Netanyahu yönetimi, Gazze’ye bir soykırım savaşı başlatarak nasıl ABD’yi bir bölgesel savaşa çekmenin yollarını aradıysa, Suriye’ye sürekli saldırarak Türkiye-ABD arasını açmak için sistematik bir şekilde gerginliği tırmandırmaya çalıştı.

Esad rejiminin devrilmesinin ardından Türkiye’nin Suriye politikasını hedef alan sözlerle eşzamanlı olarak saldırılar kesintisiz devam etti. Her gün İsrail yönetiminden ve medyasından Türkiye’nin Suriye’deki varlığı ile ilgili kışkırtıcı açıklamalar yapıldı. Çatışma ihtimallerinin konuşulması sağlandı.

İsrail en son “Türkiye’nin Suriye’de üs kurmasını engelleyeceğiz” söylemi ile Hama yakınlarındaki T4 hava üssünü bombaladı. Bu son provokasyon saldırısının zamanlaması önemliydi. Çünkü Türkiye’nin verdiği tepkiye göre, “Türkiye’yi bölgede istikrarsızlık çıkaran, İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir aktör” olarak Washington’da pazarlanacak, iki liderin yüz yüze görüşmesi engellenmeye çalışılacak ve Türkiye’nin diplomaside eli zayıflatılacaktı.

Trump’ın seçilmesinin ardından, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Trump’ın liderlik diplomasisi üzerinden yürüteceği pozitif ilişkiyi engellemek için Yahudi lobileri ve İsrail yönetimi Washington’da Türkiye aleyhine yoğun bir diplomatik faaliyet yürüttü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Trump’ın arasını açmaya, gerginlik alanları oluşturmaya dönük her türlü girişim yapıldı. Trump yönetimine yoğun bir pres uygulandı.

Trump’ın, Suriye meselesini Erdoğan’la ele almak istediğini belirtmesi, “Suriye’nin anahtarı Türkiye’de” açıklaması, Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump arasındaki uzun bir telefon görüşmesinin Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff tarafından “Harika bir görüşme yaptılar. Bence iyi şeyler geliyor” ifadesiyle duyurulması, Netanyahu yönetiminin endişelerini artırmıştı.

Türkiye, İsrail’in Washington yönetimi nezdinde ne tür bir kampanya yürüttüğünü, amacının ne olduğunu bildiği için Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz” açıklamasını yaptı. Bu açıklama her ne kadar muhalif çevreler tarafından amacından saptırılarak bir politika malzemesine dönüştürülmeye çalışılsa da aslında Washington’da Trump ve Netanyahu arasında gerçekleşecek görüşme öncesi atılmış hesaplı bir diplomatik adım olarak görmek gerekirdi. Daha somut bir ifadeyle İsrail’in provokasyon stratejisini boşa düşürecek bir hamleydi.

Netanyahu, Trump ile görüşmesinde Türkiye’ye yönelik istediği pozisyonu üretemeyince, Beyaz Saray’da “Türkiye ile çatışmadan kaçınmak istiyoruz” demek zorunda kaldı. Trump, soykırımcı Netanyahu’nun bölgede “makul olmasını” istedi. İsrailli bir gazetecinin Suriye ile ilgili sorusuna, “Erdoğan diye bir adam var, bilmiyorum duydunuz mu? Çok iyi ilişkilerimiz var. Ben onu severim, o da beni sever. Erdoğan’ı sevdiğimi söylediğim için basın çok sinirleniyor. Çok sert bir adam ve çok akıllı” sözlerinin ardından Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Suriye konusunda yaptığı telefon görüşmesinin içeriğini kendi bakış açısını öne çıkaran olumlu bir içerikle aktardı.

Gelinen süreçte İsrail, Türkiye konusunda Trump’tan beklediği desteği göremedi. İki liderin yakın temasını engellemede başarılı olamadı. Suriye meselesinde Trump’ın, Türkiye’nin politikasına karşı çıkmayan bir yerde durduğunu bizzat Netanyahu ile görüşmesinde duyurması önemliydi.

Bu anlamda Trump’ın bu açıklamaları, Esad sonrası geçiş sürecinde Türkiye’nin “anahtar pozisyonu”na karşı çıkmadığı anlamına gelir. Yine Suriye politikasını Ankara ile ele almak istediğinin bir göstergesi olarak yorumlamak gerekir. Ayrıca ABD ile Türkiye arasında devam eden sorun alanlarının bazılarının iki liderin yüz yüze görüşmesinin ardından çözüme kavuşturulma çabalarının hızlanabileceğini söylemek mümkündür. En nihayetinde ABD-Türkiye ilişkilerinin yakın dönem geleceğinde çatışma başlıklarından daha çok pozitif gündemin öne çıkması ağır basıyor.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.