Trump-Musk gerginliği: ‘Yeniden’ geleneksel-dijital çatışması

Trump-Musk gerginliği: ‘Yeniden’ geleneksel-dijital çatışması
A+
A-


Başkan Trump ile girişimci Musk arasındaki gerginlik devletin milli egemenliğine dayalı geleneksel anlayış ile, ‘dijital siyaset’ anlayışına dayalı yeni nesil bir egemenlik anlayışı arasındaki tartışma ve çatışmanın erken sinyalleri olarak ifade edilebilir. 20. Yüzyıl’ın sonlarından bu yana neoliberal ‘uç’ demokrat anlayışının ‘ulus-devlet’ kavramının görevini tamamladığına dair iddiası ile, adeta yeni bir dünya savaşına sürükleniyormuşuz izlenimini güçlendiren jeopolitik gerginliklerin ‘ulus-devlet’ kavramını yeniden yücelttiği bir sürecin içinden geçiyoruz. Dijital siyaset anlayışı, artık küresel dijital platformların sahip oldukları algoritmalar ile, yeni tür bir ‘politik aktör’ olarak hareket ettiğini savunuyor.

Dijital siyaset anlayışı vatandaşlığın sadece milli kimlikle sınırlı olmadığını, küresel platformlardaki kimlik ve tercihlerden kaynaklanan bir ‘veri temelli vatandaşlık’ oluştuğunu da belirtmekte. Kamusal alan kavramının artık dijital platformlara taşındığı; her türlü küresel ve yerel meselenin tüm boyutlarıyla dijital platformlarda tartışıldığı vurgulanıyor. Ancak, sorun mevcut jeopolitik ve jeoekonomik gerginliklerin, tartışmaların esasen söz konusu platformların algoritması tarafından da yönlendirildiği gerçeği. Bu nedenle, geleneksel kamusal alana göre, yeni dijital kamusal alanın daha bağımsız olduğunu söylemek te hayli zor olsa gerek. Günün sonunda dijital siyaset alanı klasik kapitalizm anlayışı yerine, ‘gözetleyen’ kapitalizm anlayışı gibi, her dünya vatandaşını yönlendiren, tüketime teşvik eden bir tartışmalı etkiye de sahip.

Geleneksel siyaset anlayışı ile dijital siyaset alanının meşruiyet kaynağından tercih ettikleri iletişim araçlarına, güç ilişkisinden kamuoyu oluşturma mekanizmalarına hayli farklı yaklaşımları söz konusu. Başkan Trump, klasik anlamda siyasi egemenliği temsil ediyor. Sandıktan güç alan, ulus-devletin kurumlarını merkeze koyan, iç ve dış politikada hâkimiyetin kaynağını anayasal çerçevede tarif eden bir liderden söz ediyoruz. Musk ise, içinde bulunduğumuz dijital çağın simge ismi. Sandıktan değil, algoritmadan; seçmenden değil, kullanıcıdan; Anayasadan değil, veri gücünden meşruiyet üretiyor. Bugün Musk ve benzeri küresel girişimciler, kendi ürettikleri ve yönettikleri platformlar üzerinden, dünya vatandaşlarının devletlerin oluşturduğu sınırları da aşarak internete ulaşmalarını sağlayacak platformlar dahil, adeta kendi dijital ‘kamu düzeni’ni de inşa eden figürler olarak karşımıza çıkıyorlar.

Geleneksel siyaset anlayışı ile dijital siyaset anlayışı, aynı zamanda kendilerine özgü iki ayrı egemenlik anlayışı da olan bu iki siyaset alanı artık çatışma noktasına gelmiş durumda. ABD‘nin önde gelen medya kuruluşları ve önemli köşe yazarları, Başkan Trump’ın yeniden şekillendirdiği ve ‘enerji güvenliği’ kavramını önceliklendirdiği enerji politikalarıyla birlikte, elektrikli araçlara verilen teşviklerin geri çekilmesinin sadece ekonomik bir karar değil; aynı zamanda Musk’ın dijital-ekolojik egemenlik iddiasına karşı bir siyasi müdahale gibi de okunabileceğini ifade etmekteler. Esas meselenin toplumların geleceğinin kim tarafından şekillendirileceği noktasında yoğunlaştığı vurgulanıyor. Bu nedenle, ulus-devlet kavramının güçlü kılınması, geleneksel siyaset alanının hükümet, kamu idaresi, meclis ve yargı gibi vazgeçilmez kurumlarının her zamankinden daha güçlü kılınması çok önemli. Küresel dijital platformları yeni bir siyasi aktör olarak görmek veya tanımak pek çok önde gelen ülke için stratejik hata olur. Çin bu konuda sınırları baştan belirlemiş durumda ve Avrupa da ‘kişisel haklar’ üzerinden işi sıkı tutmaya çalışıyor. Bu nedenle, Trump-Musk gerginliğinin alt katmanlarını daha detaylı okumak yararlı olacak.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.