Takside kamera özel hayatı ihlal mi?

Takside kamera özel hayatı ihlal mi?
A+
A-


1 Mart 2025’ten itibaren ticari taksilerde araç takip, iç ve dış kamera sistemi ile acil durum butonu zorunlu hale geliyor.

Kamerayla kayıt alınması hem sürücü hem de yolcu güvenliği açısından faydalı.

Böylece taksicilere yönelik saldırıların önüne geçilir.

Kamera sistemi ayrıca taksi şoförlerinin müşterileri dolandırması ya da tacizde bulunmasına karşı da etkili olabilir.

Ancak yolcuların ses ve görüntü kaydının alınması mahremiyet acısından sorunlar yaratabilir.

Bazı şoförler kayıtları kötü amaçlı kullanabilir.

Takside siyaset konuşmak, memleket kurtarmak da biter!

Diyelim ki, bir müşteri, takside kurumlar hakkında atıp tutuyor, küfür ediyor vs. video kaydı şikâyet konusu olabilir!

Çapkınlık yaparken bile videoya takılanlar olabilir.

GÜVENLİK İÇİN FAYDALI

Kısacası yolcunun ses ve görüntüsünün kaydedilmesi özel hayat açısından sorun yaratabilir!

“Taksi yolculuğunda özel hayat mı olur?” dediğinizi duyar gibiyim.

Aynı durum otobüs, toplu taşıma vs. için de geçerli ama taksi yolculuğu daha bireysel bir kullanım.

Otobüsteki gibi 50 kişiyle birlikte yolculuk etmiyorsunuz.

Taksilerde kamera uygulamasında özel hayatın gizliliğin çerçevesi iyi çizilmeli.

Video ve ses kayıtları ne şekilde ve ne için kullanılacağı net bir şekilde kurallara bağlanmalı.

***


ESNAFIN ‘GÜN PARASI’ OYUNU

Fiş, fatura kesmeyerek vergi kaçırmak isteyenler genelde “POS çalışmıyor” gibi bahaneler öne sürüp müşterilerden IBAN yoluyla tahsilat yapıyor.

Vergi Denetim Kurulu, IBAN’la para transferleri mercek altına alınınca esnaf da yeni bir yöntem geliştirmiş. Esnaf, eşine, annesine hesap açtırıp, ücretin o hesaba yatırılmasını istiyormuş.

IBAN’ın açıklama kısmına da “Gün parası” yazdırarak maliyenin radarından kurtulmaya çalışıyorlarmış.

Maliye ise hiç para gelmeyen hesaplara birden para akmaya başlayınca o hesapları incelemeye alıyor. Tabii bütün gün paralarını takip etmek zor!

Müşteri para gönderisine ‘gün parası’ yazıp ürününü alamadığında ne olacak? O zaman hiç hak iddia edemez.

Vatandaş olarak her alışverişte fiş ve fatura istemeliyiz ama esnaf, nakit ya da IBAN ile ödemeye indirim yapıyor!

Birçok insan da bunu kabul ediyor ve böylece büyük vergi kaybı yaşıyor.

Vergi kayıpları da dolaylı vergi olarak geri dönüyor!

Fiş, fatura kesmemek ve kazancın düşük gösterilmesinin önüne geçmenin en basit yolu; fiziki paranın kullanımını yasaklayıp, tümü ödemeleri banka ya da kredi kartıyla yaptırmaktır.

Bazı ülkeler nakit parayı devre dışı bırakmak için çalışmalara başladı.

***


KALAN MAÇLARI YABANCI HAKEMLER YÖNETMELİ

Galatasaray cephesinden gelen tüm itirazlara rağmen derbiyi Sloven hakem Slavko Vincic yönetti.

Yerli hakemlerin hatalı kararları günlerce konuşulurdu ama Vincic’in hatalı kararı yok denecek kadar azdı.

Okan Buruk hariç taraflı tarafsız herkes Vincic’i başarılı buldu.

Şampiyonlar Ligi finali yöneten Vincic gibi birçok deneyimli, başarılı hakem farklı ülkelerde maçları yönetiyorlar.

Vincic’in derbi için 3 bin 600 euro (134 bin lira) ücret aldığı söyleniyor.

Eğer bu bilgi doğruysa futbol piyasası için bu para sudan ucuz!

TFF’nin bundan sonra derbi maçlarda yabancı hakemleri görevlendirmesi bekleniyor.

Bence şampiyonluk mücadelesi veren Galatasaray ve Fenerbahçe’nin bütün kalan maçlarını yabancı hakemler yönetmeli!

Teknik direktöründen futbolcusuna büyük çoğunluğun yabancı olduğu bir ligde deneyimli yabancı hakemlerin de görev alması kaliteyi artırır.

Rekabet kaliteyi getirir.

Böylece tıpkı yerli futbolcular gibi yerli hakemler de kendilerini geliştirir.

Çok basit bir soru; Vincic’in başarılı yönetimine rağmen Galatasaray yönetimi neden hâlâ ısrarla yerli hakem istiyor?

Bu soruya mantıklı bir yanıt verecek olan var mı?

Hakem hatalarının konuşulmadığı bir derbi hatırlıyor musunuz?

Fenerbahçe yönetimi, kendileri ve Galatasaray’ın kalan tüm maçlarını yabancı hakemlerin yönetmesinde ısrarcı olmalı.

Bu haklı isteği bile TFF’ye kabul ettiremiyorlarsa, bu işi bıraksınlar!

***


MOURİNHO MU, OKAN MI IRKÇI?

Jose Mourinho’ya gibi deneyimli bir hocaya ‘Maymun gibi zıpladılar’ sözünü hiç yakıştıramadım.

Hocayı tanıyanlar amacının ırkçılık olmadığını gayet iyi biliyor ama Mourinho bu sözü karşı tarafın sinekten yağ çıkarır gibi kullanacağını tahmin etmeliydi!

Buruk’un da Mourinho için “The crying one” (Ağlayan adam) demesi ise de komikti!

Mourinho, Buruk’un grup elemesinden bile geçemediği Şampiyonlar Ligi’ni iki kez kazandı.

İngiltere, İtalya liglerinde ve Avrupa kupalarında kazandığı kupaları ve başarıları yazmak için bu sayfanın yeri yetmez!

Buruk istediği kadar ‘ağlayan kişi’ desin Mourinho’nun gerçek lakabını futbolu icat eden İngilizler ‘The Special One’ (Özel biri) olarak belirledi. Bu lakap Türkiye’de başarılı olmasa da bile böyle kalacak!

Galatasaray yönetiminin “Maymun gibi zıpladılar” sözü için Mourinho’yu ırkçılık yapmakla suçlaması, olayı UEFA’ya taşıması ise anlamsızdı.

Her ne kadar tasvip etmesek de bu söz Buruk için söylendi. Kulübedeki futbolcuların çoğu da beyaz.

Buruk siyahi bir insan olsa belki ırkçılık suçlaması için bir bahane oluşabilirdi. Ancak Mourinho kariyeri boyunca siyahların hakkını savunmuş, protestolara destek vermiş bir teknik direktör.

Ayrıca Mourinho için “Türk insanını aşağılıyor” suçlaması da maksatlı bir yalan!

Mourinho sadece yerli hakemleri eleştiriyor, onların kalitesinin yükselmesini istiyor!

Bu eleştirisinde haklı olduğunu da yerli hakemlerin skandal hatalarından görüyoruz.

Eğer bir beyaza söylenmiş ‘maymun gibi zıplıyor’ ifadesi ırkçılıksa, Buruk’un geçtiğimiz sezon Bayern Münih maçında Portekizli hakem Antonio Nobre için söylediği; “O. ç… A… s.. O. ç. Portekizli… Buna da ofsayt versene o. ç.” küfürler direkt milliyet belirttiği için ırkçılığın daniskasıdır!

***


Altyazı

“Güven, elimizde kanıtı olmayan bir şeye karşı duyulan inançtır.” (Philadelphia)

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.