Rus illüstratör Alex Semenov üç yıl yaşadığı İstanbul’a veda ederken gözlerini kapamış ve kafasında kalan Türkiye’nin animasyonunu hazırlamış. Aşağıdaki resim bir “yabancının” gündelik hayatımızı nasıl algıladığının özeti.
Boğaz ve camiler gibi İstanbul’a dair ikonik simgelerin yanısıra döner fiyatının anlık artışı, her köşe başındaki market zincirleri, futbol düşkünlüğü, Atatürk afişleri, tekel bayiinin yanı başında oturan başörütlü teyzenin penceresinden sepetle ekmek çekişi Semenov’un hafızasına kazınmış.
Benim dikkatimi çekense kedilerle, köpeklerle, martılarla iç içe yaşantımızı güçlü şekilde hissetmesi.
Ne Rusya’da, ne Avrupa’da ne ABD’de böyle bir manzaraya rastlayamazsınız.
Bu bizim kültürümüz. Kuşlar için binalarının duvarlarında çatılarında mimari harikası “Kuş evleri” yapan bir medeniyetiz biz.
16 milyon nüfuslu İstanbul da 150 bine yakın sokak kedisine ev sahipliği yaptığı için dünyada “kediler şehri” olarak biliniyor.
Zaten bugün sokak hayvanları üzerinden yürüyen tartışma da hayvanla insan arasındaki bir sürtüşmenden kaynaklanmıyor. Şehirde sıkışıp birbirini yiyen insanlar.
Sokak hayvanları, yaşam tarzları arasındaki karşıtlığın, empati yoksunluğundan kaynaklanan gerginliğin sadece bir nesnesi.
Ve her iki kutupta yer alanlar da hayvanlara insani vasıflar, nitelikler atfedecek kadar manipüle edilmiş durumdalar.
“Hayvanseverim” diyenler, insan yavrusu gibi besledikleri yerine gelince psikolojik tedaviye götürdükleri hayvanların tüm dürtülerini yok ettiklerinin, aslında popülasyona zarar verdiklerinin farkında değiller.
“Diğerleri” ise “Köpek sinsice arkamdan yaklaştı. Yapma diye yalvarmama rağmen ısırdı. Diğer köpekler de…” şeklindeki tanık ifadelerinden derlenmiş haberleri delil gösterip haklılıklarını kanıtlamanın derdinde.
Ama enseyi karartmayın, yine de iyiyiz.
Zira Paris’te hayvan nüfusu bizdekinin onda biri kadar artsa, iç savaş çıkardı, emin olabilirisiniz.
***
KARTALKAYA GRAND OTEL?
Kartalya’da 78 kişinin yanarak can verdiği otel yangınını günlerce konuştuk.
Bence toplumun ilgisi sonuç da verdi. Felakette sorumluluğu olan tüm aktörler gündeme getirilmiş oldu.
Ama yetmez. Fikri takip şart. Nice insanı, mesela fotoğraftaki Çetiz ailesini tümden ortadan kaldıranların unutulmayacağını sık sık hatırlamalıyız.
***
UKRAYNA’YI SOYAN SOYANA…
Trump “Bu aptal başkan [Joe Biden] aracılığıyla size 350 milyar dolar verdik, askeri teçhizat verdik..” diyerek Zelenski’den parasını istiyor. Ukrayna Cumhurbaşkanı ise “Savaştaki bir ülkenin başkanı olarak size şunu söyleyebilirim. Millet 177 milyar dolar ve hatta 200 milyar dolardan bahsediyor ama bu miktar bize hiç gelmedi. Tüm bu paranın nereye gittiğini ben bilmiyorum. Belki yüzlerce farklı program kapsamında kağıt üstünde geldiği doğrudur. Bunu tartışmayacağım, her şey için çok minnettarız. Ama gerçekte 76 milyar dolar civarı bir yardım aldık. Bu kayda değer ama 200 milyar dolar değil” diyor. Pazarlığın kaç milyardan açılacağını, kaça bağlanacağını göreceğiz. Ancak Trump’ın Ukrayna savaşının faturasını sadece Zelenski’ye ve ekibine keseceğini sananlar yanılıyorlar. Verimlilik Bakanı Elon Musk, Ukrayana’ya giden paranın önemli bir kısmı aslında Amerikalı politikacıların eline geçtiğini, Zelenski’nin paranın sadece yarısını aldığını iddia etmesinin bu yüzden olduğunu söylüyor.
Anlaşılan o ki Amerikalı milyarderler de pamuk ellerini ceplerine atacaklar.
***
PARTİMİZ KLİMALIDIR
Ramazan geldi, CHP de hızlandırılmış dindarlık günleri başladı.
Manzaralar, tartışmalar yine aynı…
İmamoğlu’nun iftar sofrasına oturduğu bir evde duvardaki saatin kaçı gösterdiği, çarşaf giyip CHP’ye katıldığı söylenen bir kadının performansı tartışılıyor.
Geçen gün de Özgür özel “Bu parti, sekülerlerin de, dindarların da, başı açık olanın da, tesettürlülerin de partisidir” diyordu.
Ne güzel parti, aile salonu ve klima da var mı?