Dolandırıcılık başka bir şey…
İş hayatını bir tür dolandırma platformuna çevirmek başka bir şey…
Ahlaksızlığın ağır ağır ve magazin ifşalarından uzak biçimde gelecek kuşakların damarına enjekte edilmesidir bu…
“Hayatımız dolandırıcılık olmuş” duygusu bir kez yerleşirse, geri dönüşü zor.
Öyle tağşiş listeleri açıklayarak, ara sıra bir iki resmi açıklamayla kınayarak geçiştirilecek hâlden ileri geçtik, önce bunu bilelim.
***
Üzüntü verici ama toplum ikiye ayrılmaya başladı…
Hadi daha kibar bir tasnif yapayım:
Bir tarafta aldatılan “sade insan” var, zaten giden vuruyor, gelen vuruyor.
Diğer tarafta aldatan şirketler, işler, markalar, uyanıklar, uyanık olduğunu sananlar ama en önemlisi ve berbat olanı da yerleşmiş piyasa kabulleri var.
***
“Efendim, online ticaret maalesef böyle oldu” diyeceksiniz…
Biliyorum, orada yüzde 36’yı bulmuş dolandırıcılık.
Son skandalı görmüşsünüzdür…
Adam üşenmemiş paketler bastırmış, kartuşlar vesaire.
Bir de medikal bir şirket markası uydurmuş…
Ama adam vitamin, magnezyum, çinko diye sattığı şeyin içine hiçbir şey koymamış…
Emek var ama ahlak yok!
***
Ancak sadece internet ticaretine odaklanarak kendimizi de aldatmayalım…
Bilinen piyasaya bakalım…
Marketlere, şirketlere…
Meyveli gofret satıyorsun ama içinde öyle bir meyve yok ve olmadığı nasıl da pişkince etikette yazıyor!..
Dondurma satıyorsun, o yok, bu yok, süt yok, neredeyse tamamı dondurulmuş palm yağı ama sorulursa “Ben dev bir şirketim, etikete bak, öyle al” diyeceksin…
Altın bilezik satıyorsun, kırılınca içinden demir tozu dökülüyor, şikâyet edilince bin türlü bahaneyle suçu başkalarına atıyorsun…
Bu ne peki?
Yetkilisi, yetkisizi bir düşünelim bakalım…
***
Wilhelm Schmidt‘in deyimiyle “sindirilebilir gaddarlık” hâline geldi ticaret…
Kötülük gibi gelmiyor ilk bakışta, nedense hepsinde öyle bir rahatlık, bir tabiilik hâli…
Fakat onun “terbiye edilmiş” hâli kötücüllük her yanı sarmış işte!
Sahte mallarını satıp parayı cebe indirdikten sonra sırıtarak ellerini ovuşturan tiplerden nasıl kurtulacağız?
Bu soruyu ciddiye almanın zamanı geldi, geçiyor.
***
NOT DEFTERİ
Mesafe almak diye bir şey yokmuş, mesafeyi anlamak varmış. Bu bir günde de olabiliyormuş, bir ayda da.. (ŞULE GÜRBÜZ / Coşkuyla Ölmek)