Sahipsiz Sokak Hayvanları Meselesinde Belediyeler Neden Bekliyor?

Sahipsiz Sokak Hayvanları Meselesinde Belediyeler Neden Bekliyor?
A+
A-


Türkiye‘de sahipsiz sokak hayvanları sorunu tüm yasal düzenlemelere rağmen nihai çözüme kavuşmak için gün sayıyor. Yasa sonrası belediyelerin sokak köpekleriyle ilgili tutumu, tartışma konusu olmayı sürdürüyor. Gün geçmiyor ki ülkede sokak köpeklerinin sebep olduğu bir saldırı olayı duymayalım… Basına yansıdığı kadarıyla hemen her gün bir vatandaşımız sokak köpeklerinin saldırısına maruz kalıyor. Ciddi yaralanmalar ve ölümler ise canımızı acıtıyor.

Ülkenin her yerinde, her noktasında, caddelerde, sokaklarda, alışveriş merkezlerinde, boş arazilerde ve parklarda sıklıkla karşılaştığımız sahipsiz sokak hayvanları artık insanların yaşam hakkını tehdit eden büyük bir toplumsal sorun haline gelmiş durumda. Sorunun çözümü noktasında ise, 2004 yılında çıkarılan, 2021 ve 2024 yıllarında revize edilen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile önemli düzenlemeler getirilmiş olmasına rağmen, özellikle belediyelerin, kanunun kendilerine verdiği sorumluluk ve görevleri tam olarak yerine getirmemeleri ve hayvanseverlerin konu üzerindeki ekstra hassasiyeti, bu konunun sağlıklı bir şekilde tartışılmasını ve çözüme kavuşturulmasını engelliyor. Bunun doğal sonucu olarak da sorun günden güne büyümeye devam ediyor.

Son yıllarda büyük bir can güvenliği, toplum sağlığı ve çevre sorunu oluşturan sahipsiz sokak hayvanları nedeniyle dünyada her yıl yaklaşık 35 bine yakın insan hayatını kaybediyor. Dünya Sağlık Örgütü‘nün verileri, sadece kuduz kaynaklı ölümlerin sayısının ise yılda 50 ila 60 bin arasında olduğunu gösteriyor.

Diğer Ülkeler Nasıl Çözdü?

Dünya genelinde farklı ülkeler sahipsiz sokak hayvanları sorununu; hayvanları koruma kanunu, devlet ve yerel yönetimler arasındaki sorumluluk bilinci, toplumun hayvanlara bakışı ile ilgili eğitimler ve iyi işleyen ötanazi prosedürleriyle çözüme kavuşturmuş durumda.

Hemen hemen tüm ülkelerde sahipsiz sokak hayvanlarının idaresi Türkiye’deki gibi belediyelere verilmiş. Belediyeler de sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içerisinde, özellikle hayvan barınakları vasıtasıyla hayvanların barınma, beslenme, kısırlaştırılma ve tedavilerine katkı sağlıyor. Bunun yanında birçok ülkede hasta olan, tehlike oluşturan, çeteleşen ya da sahiplenilmeyen hayvanlar ise belediyeler tarafından uyutuluyor. Fransa, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde sokak hayvanları sorununun çözüme kavuşturulması için ‘yakala, kısırlaştır, tut ve uyut’ modeli uygulanıyor. Avrupa’daki ülkelerin çoğunda ise sahipsiz sokak hayvanları sokaklarda değil, barınaklarda tutuluyor. Bu ülkelerde sahipsiz sokak hayvanlarının sahiplendirilmesine yönelik önemli kampanyalar, eğitimler ve teşvikler mevcut.

Türkiye’deki Son Durum Ne?

Türkiye’deki duruma bakıldığında ise sokaklarda 8 milyona yakın hayvanının olduğu ifade ediliyor. İçişleri Bakanlığı‘nın verilerine göre 2022-2025 yılları arasında sokaklarda yaklaşık 5 bin köpek saldırısı kayıtlara geçmiş. Bu saldırılarda 10 kişi hayatını kaybetti, 3 bine yakın kişi ya yaralandı ya da sakat kaldı. Aynı tarihler arasında hayvana çarpma sonucu 3 bine yakın trafik kazası kayıtlara geçerken bu kazalarda 37 kişi yaşamını yitirdi.

2024 yılında çoğunluğu köpek ısırması sonucu 470 bin kişi kuduz riski ile karşı karşıya kaldı. 2025 yılının ilk üç ayında ise yine basına yansıdığı kadarıyla Konya, Ankara, Ordu, Siirt ve Hakkâri’de köpek saldırıları ve köpeklerin yol açtığı kazalar sonucu üçü çocuk olmak üzere beş vatandaşımız hayatını kaybetti. İki çocuğumuz ise yoğun bakımda…

Ramazan Bayramı’nda ise Malatya’da köpek tartışması sonucu sekiz vatandaşımız yaralandı. Sokak hayvanları ile ilgili Türkiye’deki tüm bu istatistikler bize insan hayatı ve sağlığı açısından sorunun ne kadar da ürkütücü boyutlarda olduğunu gösteriyor!

Sorun Nerede?

Türkiye’de sahipsiz sokak hayvanlarının aşılanması, işaretlenmesi, kimliklendirilmesi, kısırlaştırılması, sahiplendirilmesi ve tedavisi yerel yönetimler tarafından gerçekleştiriliyor. Yeni düzenlemeyle birlikte Türkiye’de sahipsiz sokak hayvanlarının yönetiminde “yakala-kısırlaştır ve sal” yöntemi terk edilerek “yakala-kısırlaştır-tut ve sahiplendir” modeline geçilmiş durumda. Yani cadde ve sokaklardaki tüm sahipsiz sokak hayvanları belediyeler tarafından toplanarak kısırlaştırılmak ve sahiplendirilinceye kadar da hayvan barınaklarında bakılmak zorunda…

Hayvan bakımevine alınan hayvanlardan; iyileşmeyenlere, akut bulaşıcı hastalık taşıyanlara ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyenlere ise veteriner hekimin kararıyla ötanazi yapılabiliyor. Kanunla birlikte nüfusu yirmi beş bini aşan belediyeler 31 Aralık 2028 tarihine kadar ek hayvan bakımevleri kurmakla ve mevcut bakımevlerinin koşullarını iyileştirmekle yükümlü.

2024 yılında çıkan yeni kanuni düzenlemede, sahipsiz sokak hayvanları için belirtilen kaynağı ayırmayan (belediye bütçe gelirlerinin binde 5’i, büyükşehir belediye bütçe gelirlerinin binde 3’ü); ayrılan kaynağı hayvan bakımevi kurmak, sahipsiz hayvanları toplamak, rehabilite etmek veya sahiplendirilinceye kadar bakmak için sarf etmeyen ya da bu kaynağı başka amaçlar için sarf eden belediye başkanı ve belediye meclis üyelerine altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.

Kedi ve köpek sahipleri ise hayvanlarını en geç 31 Aralık 2025 tarihine kadar dijital kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırmak zorunda. Toplanan sahipsiz sokak hayvanlarını bakımevi dışında bir yere terk eden veya bakımevinde barındırılan hayvanı bakımevi dışında bir yere bırakanlara, hayvan başına 50 bin lira idari para cezası veriliyor.

Yani sokak hayvanlarının toplatılması, rehabilite edilmesi, rehabilite olmayanların uyutulması ve köpeklerin sahiplendirilmesini emreden ve evcil hayvanını sokağa atanlara para cezası (60 bin TL) verilmesini öngören düzenlemelere rağmen ne yazık ki birçok belediye bu sorunu ve yapılan tüm bu düzenlemeleri görmezden gelmeye devam ediyor. Kısacası sokak hayvanları ile ilgili çıkarılan kanunları ve yönetmelikleri uygulamak yerine ötelemek tercih ediliyor. Olan masum çocuklarımıza ve vatandaşlarımıza oluyor.

Oysa mevcut hukuki düzenlemelere göre, sahipsiz sokak hayvanlarının saldırılarından doğan zararlardan idare sorumlu. Bu da genellikle hizmet kusuruna dayalı bir sorumluluk şeklinde değerlendiriliyor. Yargı kararlarında, sahipsiz sokak hayvanları tarafından gerçekleştirilen saldırılarda sorumluluğun saldırının gerçekleştiği ‘belediye’ye ait olduğu ve belediyenin de bu zararı tazmin etme yükümlülüğünün bulunduğu belirtiliyor. İdare, sahipsiz sokak hayvanlarının saldırılarından, insanları koruma yükümlülüğünü yerine getirememesi dolayısıyla kusurlu olarak değerlendiriliyor.

Çözüm Nerede?

Öncelikli çözüm sorunu ötelememekten geçiyor. Ancak sahipsiz sokak hayvanı sorununu, hayvanseverlik ve insanseverlik gibi saçma iki kutup etrafında konuşmak makul çözümleri engelliyor.

Türkiye’de hayvanlara duyulan sevgi ve merhametin temelinde, Türk kültürünün ve İslam inancının ortaya koyduğu ilkeler önemli bir yer tutuyor. Medeniyetimiz her canlıya saygıyı emrediyor. Ancak bugünkü durum merhamet ve sevginin ötesine geçmiş durumda.

Sokak hayvanları ile insanlar arasında bir hayat ve var olma mücadelesi mevcut. Bu mücadelede doğal olarak savunulması ve öncelenmesi gereken hayvanlar değil, insanlar. Bunun için Türkiye’de sokak hayvanları sorunu ortaya konan çözümün yerel yönetimler tarafından sahiplenilmesiyle, kapsamlı ve koordineli bir eğitimle, sivil toplum kuruluşlarının güçlü desteğiyle, çevre yönetimiyle, doğaya saygıyla, zorunlu kayıt ve tanımlamayla, evcil hayvanların kontrollü üremesiyle, etkin denetim ve kısırlaştırma programıyla, sahiplendirmenin teşvik edilmesiyle, gerektiğinde uyutma yöntemiyle ve düzenlenmiş üreme ve satışı gibi unsurlarla çözülebilecek bir konudur. Yeter ki, belediyelerimiz, özellikle kalabalık şehirlerimizdeki sorumlu belediyelerimiz mevzuattan kaynaklanan tüm sorumluluklarını yerine getirsin ve artık insanları öncelemeyi tercih etsin.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.