İlk seçimi kazanmıştı. “Mazbatamı verin, kaybedecek bir dakikamız bile yok…” dedi. Allem ettiler kallem ettiler mazbatasını vermediler. Beyaz gömleğinin kollarını sıvadı, ikinci kez seçime girdi ve daha farklı kazandı. Sarışın bir kurda benziyordu, bıraksalardı o hızla Paris seçimlerini bile kazanabilirdi.
Mart 2019 seçimlerinin ardından mazbatasını alır almaz İBB çay ocağına indi.
“Yemekte ne var?” diye sordu.
“Çalışanlara musakka, başkana antrikot…” dediler.
Kaşlarını çattı terini sildi, gözlerini ufka dikerek, “Ayırım olmaz” dedi, “Çalışanlar ne yiyorsa ben de onu yiyeceğim…”
Önüne musakka koydular. “Musakka nimet nimet” dedi ve yedi. Öyle böyle değil, bayağı yedi.
Çalışanlar musakka yedikçe zayıfladı, o yedikçe kilo almaya başladı.
Kolları sıvamıştı bir kere, ne yese yarayacaktı.
Beyaz gömleğinin düğmeleri göbeğini örtmekte zorlanmaya başlayınca kilo vermek için “temel atmama törenleri” düzenledi. (Hayır yani, başka ne olacaktı.)
Fakat göbeğini eritemedi, naçar Erzurum‘a kayak yapmaya gitti. Kesmedi, Marmaris‘te sörf yaptı. Olmadı, horon tepti.
Ne yapsa çare bulamadı. Mecburen otelin güvenlik kameralarına siyah bant çektirdi. Kararlıydı, musakka dolu göbeğini kimseye göstermeyecekti.
Gözlerine mil çekilen “akepeli kameralar” göbeğini inadına gösterdi. Hem de o koca iki bavuldan daha çok, daha büyük, daha önde ve zinde.
Neyse ki B planı yapmıştı; o iki bavul dikkat dağıtmak için otele götürülmüştü.
Akepeliler “Bavullarla para taşıyorlar” diyecekler, göbeği zinhar gündeme gelmeyecekti.
Bavullar sorulunca verecekleri cevabı uzun uzun tartıştılar. Kurmaylarından birinin Boğaz’da İngiliz Büyükelçisiyle malum rakı balık sofrasından mülhem, “Bavulun birinde İngiliz Büyükelçisi, diğerinde Almanya Medya Bakanı vardı diyelim…” şeklindeki önerisine, “Madem adamlar bavullarda, kameralara neden bant çekiyoruz?” diye itiraz ettiler. Ve, bavullarda jammer (sinyal kesici) vardı fikrinde ittifak ettiler.
Hülasa, plan tıkır tıkır işledi. Gömleğinden taşan göbeğini kimse konuşmadı.
Fakat hiç beklenmedik bir şey oldu.
CHP‘liler köşe bucak, fısır fısır göbeğini konuştular. Çok yiyor dediler. Hep yiyor dediler. Artık daha yemez diyoruz bu sefer de “İsrafı bitiriyorum…” diyerek yiyor.
Bir kısmı “Yiyor ama yediriyor!” deyince diğer bir kısmı “Size yedirmiş belli ki, biz hiç yemedik…” karşılığını verdi.
Tartışma alevlendi:
“- Bu kadar da olmaz, bu çok yiyor!”
“- Biz onu yemesin diye İBB Başkanı seçmedik…”
“- Hiç çalışmıyor ama, hep yatıyor…”
“- Biz onu çalışsın diye seçmedik.”
“- İBB başkanlığı yapmıyor…”
“- Biz onu belediye başkanlığı yapsın diye seçmedik.”
Matine-suare tartışmaları, istifade edemeyenlerin ihbarıyla sonuçlandı.
Her şey musakka ile başlamıştı.
Silivri sırtlarında ayaklarının üzerinde yaylandı ve “Bana bakan Atatürk’ü görür” dedi.
Sonradan gözlerini göbeğine dikerek acı acı güldü ve kendi kendine “Göbekli Atatürk” diye mırıldandı.
“Yemekte ne var?” diye sordu. Gardiyan, “Musakka” dedi. “Olmaz” dedi, “Bana antrikot getirin…”
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz