Kuruluşundan beri ABD’nin gözü Kanada’daydı

Kuruluşundan beri ABD’nin gözü Kanada’daydı
A+
A-


Trump, Kanada’nın 51. eyalet olarak ABD’ye katılmasının iyi olacağını sık sık telaffuz ediyor. ABD, bağımsızlık savaşından itibaren Kanada’yı ülkesine dâhil etmeye çalışmış, ilk anayasasına Kanada’yı kendisine katılmaya davet eden bir madde koymuş, ancak Kanadalılar olumlu cevap vermemişlerdi. 1812-1814 Savaşı’nda ise ABD, Kanada’yı işgal etmeye çalışmışsa da başarılı olamamıştı

ABD’nin kuzey komşusu olan Kanada yaklaşık 10 milyon kilometrekarelik bir devlet ve yüzölçümü bakımından Rusya‘dan sonra dünyanın en geniş ülkesi. Buna karşın yaklaşık 41 milyon bir nüfusa sahip. Yüzölçümüne nispetle nüfusunun çok az olmasının temel sebebi, ülkenin büyük kısmının kutup ikliminde yer alması ve çok az bir kısmının tarıma ve yerleşime uygun olmasıdır. Fatih Gürcan yakında yayınlanacak “Amerika Tarihi” isimli eserinde ABD’nin Kanada rüyasını teferruatlı olarak anlatır.

İNGİLİZ-FRANSIZ ÇEKİŞMESİ

Kanada’ya ilk İngiliz John Cabot geldi. Kuzey Amerika‘nın Kristof Kolomb’u sayılabilecek Cabot, aslen Cenovalıydı, ancak 1490’da İngiliz Kralı VII. Henry’nin hizmetine girmişti. 1497’de Matthew gemisiyle yola çıkan Cabot, Kanada’da bulunan New Foundland‘a ulaşmayı başardı. Fransızlar adına bölgeye ilk ulaşan kişi ise Jacques Cartier‘dı. Cartier, 1534’ten 1542’ye kadar bölgeye gerçekleştirdiği üç seferle St. Lawrence Nehri havzasını ve Kanada’nın Atlantik kıyılarını tespit etti.



Fransızlar Quebec’te

Fransız Samuel de Champlain, 1608’de Quebec Şehri’ni kurdu. Nouvelle-France (Yeni Fransa) adı verilen Fransız kolonisi Quebec’in çevresinde şekillendi. İngilizler ise başlangıçta daha seyrek nüfuslu Hudson bölgesinde faaliyet gösterdiler. 1670’te kurulan “Hudson’s Bay Company” yaklaşık 1.5 milyon kilometrekarelik alanı yöneten bir tüccar koloni şirketiydi. Hudson Bay Company kurulduktan sonra Kanada, İngiltere ile Fransa’nın rekabet alanına dönüştü. Ancak Quebec dışında Göller Yöresi‘ne, Atlantik kıyılarına ve bugünkü ABD’de yer alan Louisana‘ya hâkim olan Fransızlar, ülkedeki asıl ve güçlü taraf konumundaydılar.

Yedi Yıl Savaşları (1756-1763) bu durumu değiştirdi. Avrupa’da başlayan savaş, Amerika kıtasındaki kolonilere de sirayet etti. İngiltere ve Fransa, Kanada’da karşı karşıya geldi. İngilizler, Fransızlar’ı mağlup edip Quebec ve Göller Yöresi’nin kuzeyine hâkim oldular. Savaşın sonunda imzalanan 1763 Paris Antlaşması’yla Fransa, Quebec dahil Kanada’nın kaybını kabul etti.

AMERİKAN BAĞIMSIZLIK SAVAŞI

İngiltere’nin himayesinde bulunan 13 Amerikan kolonisi ise Yedi Yıl Savaşları’nın mali külfetinin kendilerine yıkılması, buna karşın alınan kararlarda herhangi bir yetkiye sahip olmamalarından ötürü anavatan konumundaki Britanya’ya karşı isyan ettiler. Kongreler topladılar. Kolonilerin 1774’te toplandığı Birinci Kıta Kongresi’nin sonunda 26 Ekim 1774 tarihli bir mektupla Kanadalılar, Mayıs 1775’te yapılacak ikinci kongre toplantısına davet edildiler. İkinci Kıta Kongresi Mayıs 1775’te ikinci bir mektup daha gönderdi, ancak Kanadalılar her ikisine de cevap vermediler.

1775-1783 yılları arasındaki Amerikan Bağımsızlık Savaşı, sadece bir silahlı mücadeleden ibaret değildi. Arka planında cumhuriyetçi, ihtilalci, liberal ve demokratik idealleri de barındırıyordu.



Amerikalıların Quebec kuşatması.

General Washington ve arkadaşları cephede savaşırken, bu ihtilalci fikirlerin Kanada’da yayılmasını istiyorlardı. Ancak Kanadalılar, Amerikan bağımsızlık savaşına destek vermek yerine İngiltere’nin yanında kaldılar.

Kanadalıların Amerikan bağımsızlık savaşına katılmamasının çeşitli sebepleri vardı. Öncelikle Fransız kökenli olan Quebecliler, 1774’te çıkarılan Fransızca konuşan halka ve kültürel konularda kendilerine verilen geniş imtiyazın aynısını Amerikalıların kendilerine vermeyeceklerinden endişe ediyorlardı. Kanada’daki İngilizce konuşanlar ise bu zor coğrafyada varlıklarını İngiltere’ye borçlu olduklarını düşünüyorlardı. Bu yüzden Kanadalılar, Amerika’ya destek vermedikleri gibi İngiliz birliklerinin kendi ülkelerine konuşlanmasına imkân sağladılar.

Haziran 1775-Ekim 1776 tarihleri arasında Amerika birlikleri, Quebec Eyaleti’ni Büyük Britanya’dan almak ve Fransızca konuşan Kanadalıları 13 koloninin yanında devrime katılmaya ikna etmek için askeri bir harekât düzenlediler, ancak başarılı olamadılar.

TRUMP’IN İDDİASININ DAYANAĞI

Amerikalılar bağımsızlık savaşlarını sürdürürken, kendi iç birliklerini sağlamaya çalışıyorlardı. Bu amaçla 13 koloninin temsilcisi bir araya gelerek anayasa çalışmasına girişmişti. 15 Kasım 1777’de ortaya çıkan ve Konfederasyon Anayasası olarak anılan anayasa 1 Mart 1781’de kabul edildi. Bu anayasa 13 maddeden oluşmaktaydı ve savaş döneminin şartlarında temel prensipleri içermekteydi. Ancak bu metnin en ilginç maddesi, Donald Trump’ın Kanada üzerindeki “eyalet” iddialarını destekler şekilde Kanada ile olan ilgili olan 11. maddeydi:

“Bu konfederasyona katılan ve Birleşik Devletler’in alacağı kararlara katılan Kanada, bu birliğe kabul edilecek ve bu birliğin tüm avantajlarından yararlanma hakkına sahip olacaktır: Ancak dokuz devlet tarafından (13 devletin en az 9’u) kabul edilmedikçe, başka hiçbir koloni aynı birliğe kabul edilmeyecektir.”



İngiliz ve Kanadalılar, ABD’lilerle savaşıyor.

İlk Amerikan Anayasası’na böyle bir maddenin konulması, Amerika’nın kurucu babalarının Kanada’yı da aralarında görmek istediklerine açık bir işaretti. Kurucu devletlerin bu çağrısına eğer destek verirse hem yeni kurulan birlik güçlenecek hem de İngilizlerin Kuzey Amerika’daki tüm lojistik imkânları ortadan kalkmış olacaktı. Bu madde bir devletin kendi anayasasında başka bir devletin topraklarına iltihak etmesi hususunda açık davet içermesi bakımından ayrıca ilginç bir ifadedir ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın ruhunu yansıtır. Ancak anayasa metnindeki çağrıya rağmen Kanada bu davete icap etmedi. Hatta Loyalistler olarak bilinen Amerikan Kraliyetçisi 50 bin kişi, ABD topraklarından kaçarak Kanada’ya sığındı.

İngiltere, 1783’te Paris Antlaşması’yla Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığını tanıdı. Görüşmelerde İngiltere, ABD’nin Kanada ile ilgili taleplerini kabul etmemişti.

Amerikalılar, barış antlaşmasından sonra 1787’de bu kez konfederal değil federal esaslara göre çok daha kapsamlı ve devlet kurumlarının görevlerini tam olarak düzenleyen yeni bir anayasa yaptılar. Bu yeni anayasa da son derece kısaydı ama kabul sürecinde 10 ek madde eklenerek anayasa sağlamlaştırılmıştı. Halen geçerli olan bu anayasa 27 ek maddeye sahip olup, anayasanın yorumlanması Supreme Court denilen 9 üyeli Yüksek Mahkeme’ye bırakılmıştı. ABD, İngiltere’nin Napolyon Savaşları (1803-1815) ile meşgul olmasını fırsat bilip Kanada’yı ele geçirmek için 1812’de İngiltere’ye savaş ilan etti. Amerikan birlikleri Kanada’ya girdi. Amerikalılar yayınladıkları bildiride Kanadalıları İngiltere’nin “tiranlığından” kurtarmak, kendi ülkelerinin sahip olduğu özgürlüğü, güvenliği ve zenginliği onlara vermek istediklerini söylüyorlardı.

KANADALI KİMLİĞİ OLUŞTU

ABD’liler yerel halkın kendilerini desteklemesini bekledilerse de bu gerçekleşmedi. Savaşta başarılı olamayan ABD, 1814’te İngiltere ile Gent Antlaşması’nı imzaladı. Daha sonra ABD, 1818’de İngiltere’yle bir antlaşma daha yaparak Kanada ile arasındaki sınır tartışmalarını sona erdirdi. 49. kuzey paralelini kapsayan bir sınır çizgisi kabul edildi.

Başarısızlıkla sonuçlanan ABD işgali günümüzde Kanada tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Savaştan önce Kanada, Fransız Kanadalılar, İngilizler, yerliler ve oraya göç eden Amerikalılardan oluşan bir ülkeydi. Bazı tarihçiler, Kanada’yı tehdit eden savaşın farklı toplulukları bir millet haline getirmeye yardımcı olduğunu ve Kanada kimliğinin bu savaşla doğduğu iddia ederler.



İlk ABD anayasasında Kanada.


KANADA’NIN DEVLET BAŞKANI İNGİLTERE KRALI’DIR

Kanada, 1812-1814 Savaşı’nda ABD işgalinden kurtulduktan sonra uzun süre bir İngiliz kolonisi olmaya devam etti. 1840’ta İngiltere’nin egemenliği altında Kanada’nın iki eyaleti olan Aşağı ve Yukarı Kanada birleştirilerek “Province of Canada” kuruldu. 1867’de Kanada Konfederasyonu kuruldu. Bu konfederasyon dışişlerinde İngiltere’ye bağlı olmakla beraber içişlerinde serbest hareket edebilecekti. 1870’te Manitoba, 1871’de Britanya Kolumbiyası, 1873’te Prens Edward Adası da Kanada Konfederasyonu’na dâhil oldu. Kanada’ya verilen özerklikler giderek artmıştı.

Kanada, I. Dünya Savaşı’na İngiltere toprağı olarak girdi. 1931’de imzalanan Westminster Statüsü ile Kanada’ya iç ve dış konularda egemenlik verildi. Fakat bu statüye rağmen Kanada’nın tam bağımsız olduğu tarih 1982’dir. Zira 1982’ye kadar teorikte de olsa Britanya Parlamentosu’nun kararlarının bağlayıcılığı Kanada’da devam etmişti. İngiliz Milletler Topluluğu’na üye olan Kanada’nın devlet başkanı hâlen İngiltere Kralı’dır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.