Küreselcilerin kelepçesi! – DİLEK GÜNGÖR

Küreselcilerin kelepçesi! – DİLEK GÜNGÖR
A+
A-


Bazen geleceğimizi etkileyebilecek son derece kritik konuları çok aceleye getiriyoruz. Mesela, İklim KanunuApar topar Meclis’e geldi. Geldiği gibi de TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı. Hatta bazı maddeleri geçti bile…

Bu ne acele?

Türkiye’nin bütün sorunları bitti de çözülmeyen bir İklim Kanunu mu kaldı?

Üstelik, dünya ticaretinin ABD’nin tarifeleriyle yeniden şekillendiği, etrafımızda kaynayan jeopolitik gündemlerin sürdüğü, Donald Trump’ın ‘kömür santrallerini açacağım’ diyerek demeçler verdiği şu günlerde…

Tamam son yılların popüler konusu küreselcilerin dayattığı ‘iklim değişikliği’…

Peki ama iklim krizinin tetikçisi karbon emisyonlarının müsebbibi Türkiye mi?

Rakamlar ortada… İstatistiklere göre, dünya genelinde toplam karbon salımının yarısından fazlasını Çin, ABD, Hindistan gerçekleştiriyor. En çok karbon salınımı yapan ülke Çin. Ülkenin ana enerji kaynağı da yıllardır kömür. Kullanımını azaltacağım dese de verdiği sözü tutmayıp, artıyor. Enerji güvenliği şemsiyesi altında yeni kömür santralleri inşa ediyor. Çin’in ardından karbon salımında ikinci sırada olan ABD ne yapıyor? Trump geçen gün kömür üretimi için kararnameyi imzaladı. Hindistan kömür üretimini artırıyor. Keza, Almanya, Fransa gibi endüstriyel faaliyetleri nedeniyle yüksek karbon salınımına sahip Avrupa ülkeleri de Rusya- Ukrayna savaşı sonrası enerji krizine girince kömür santrallerini açmaya başladılar. Bize ise küresel elitler ‘kömürden çıkın’ baskısındalar. Büyük ülkeler Paris İklim Anlaşması’ndan çekilirken biz namusumuz gibi sahipleniyoruz!

Bana tuhaf geliyor…

İster komplo teorisi deyin, ister kulağınızın bir köşesine küpe yapın…

Küresel elitlerin projesi belli değil mi? ‘Karbon Ayak İzi’ bahanesiyle sanayiden tarıma ve hayvancılığa kadar her şey kontrol edilmeyecek mi? Yarın karbon vergisi sonraki gün su kotası bir dahakine de yapay et dayatması yapılmayacak mı? Hayvan varlığı karbon ürettiği bahanesiyle azaltılıp, laboratuvarda üretilen yapay proteinin pazarı haline getirilmeyecek miyiz? Gıda güvenliğimiz tehlikeye girmeyecek mi? Seyahat kısıtlamaları yeniden başlamayacak mı? Hatta ileride karbon ayak izi ve programlanabilir dijital para sistemi birbirine entegre edilerek yaptığımız harcamalar bile kontrol altına alınmayacak mı? Ya da denetim kelepçesi vurulmayacak mı?

Ben şahsen, meseleyi, çevreyi korumadan öte toplumları köleleştirme adımları atan küreselcilerin oyunu olarak görüyorum.

Asırlar öncesine gitmeyin. 2020’de başlayan Kovid 19‘u hatırlayın. Sizce Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Klaus Schwab‘ın virüsü “Büyük Sıfırlama için büyük fırsat” olarak tanımlaması rastgele bir söylem miydi, yoksa planlı bir stratejinin dile dökülmüş hali miydi? O planlı strateji aşı dayatmasıyla açığa çıkmadı mı?

Ne çabuk unuttuk…

Aşı olmayan seyahat edemiyor, okula gidemiyor, AVM’ye giremiyordu. O günlerde aşıya karşı çıkanlar eleştiriliyordu. Bugün genç yaştaki kalp krizlerinin aşıyla bağlantılı olabileceği konusunda dünyanın sayılı üniversitelerinin araştırmaları ortaya çıkınca aşı karşıtlarına hak verilmeye başlandı. Velhasıl, İklim Kanunu da bana kalırsa, çevre koruma amacı taşısa da ileride hayatımızı kontrol altına alabilecek bir sistemin ayak sesi… O yüzden yasayı geçirirken kırk kez düşünmek gerek!

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.