Küresel gelişmeler ve makro denge

Küresel gelişmeler ve makro denge
A+
A-


Küresel makro ekonomik dengeleri derinden etkileyen gelişmelerin Türkiye‘nin makro ekonomik dengeleri üzerindeki olası sonuçlarını analiz ettiğimiz ve buna göre makro ekonomik dengelerimizi nasıl korumamız gerektiğine dair zihin yorduğumuz bir dönemin içinden geçiyoruz. Öncelikle fiyat istikrarı. Küresel enflasyon öngörüleri hem 2025, hem de 2026 için 0.3 ile 0.5 puan arasında yukarı yönde revize edilerek, 2025 için yüzde 3.8 ile 4 arası; 2026 için ise yüzde 3.3 ile 3.5 arası şekillenmiş durumda. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bir ateşkes ile son ermesinin umut edildiği; ancak, iki ülkenin son saldırıları doğrultusunda savaşın daha da derinleşmesi riskinin konuşulduğu bir dönemde, küresel enflasyon üzerinde etkisi olan petrol ve altın fiyatlarının seyri belirleyici olmakta. Bunun yanı sıra, dünyanın dört bir yanında artan jeopolitik gerilimlerin küresel tarım-gıda fiyatları üzerindeki etkileri de yakından takip ediliyor.

Bu nedenle, Türkiye’nin dezenflasyon programının mayıs ayında yüzde 1.53 TÜFE artış oranı ile etkisini gösterdiğinin konuşulduğu bir süreçte, yaz aylarının enflasyon trendi beklentilerin altında seyreder ise, TCMB para politikasının önemli bir sacayağı olan politika faizlerini yumuşatma noktasında bir alan kazanmış olacak. Küresel petrol ve altın fiyatlarının makul seyri, iki açıdan Türkiye’yi müspet yönde etkileyecektir. İlki dışarıdan enflasyon ithal etmemek. İkincisi, Türkiye’nin ithalatında önemli bir yeri olan enerji ve altının küresel fiyatlarının makul seyrinin cari işlemler açığının makul düzeyde kalmasına sağlayacağı pozitif katkı. Hane halkının enflasyon beklentisinin gerçekleşen enflasyon oranlarının hayli üstünde seyrettiği bir gerçek. Bu durumda, eylül ayına yüzde 30‘un altına sarkmış bir yıllıklandırılmış manşet enflasyon oranı ile girilir ise, hane halkının ve reel sektörün enflasyon beklentisindeki iyileşme de hızlanabilir.

Bu durumda, piyasalardaki temel beklenti TCMB’nin haziran ayı PPK toplantısında faiz koridorunun üst bandını yüzde 45‘e çekerek TL fonlama maliyetini düşürmesi; geçtiğimiz yılın haziran ayı TÜFE artış oranının yüzde 1.64 olduğu dikkate alındığında, yüzde 1’in altında kalacak bir haziran ayı enflasyonunun TCMB’ye temmuz ayındaki PPK toplantısında 250 baz puan indirim alanı açabilme olasılığı. Temmuz ve ağustos ayı enflasyon oranlarının da bir önceki yılki seviyenin altında kalması halinde, eylül ayı PPK toplantısında daha güçlü bir faiz indirimi de gözlenebilir. İkinci önemli başlık ise büyüme. 2000 ile 2019 arası küresel ortalama GSYH büyüme hızı yüzde 3.7 idi. 2025 ve 2026 için yüzde 2.7 ile 3.3 arasına çekilmiş gözüken uluslararası kurum büyüme beklentileri, küresel pandemi ve ardından üst üste gelen jeopolitik gerginliklerle küresel büyümede neredeyse 1 puanlık bir performans kaybı yaşandığına işaret ediyor.

Türkiye Ekonomisi açısından bizi dünya ekonomisinde ilk 10 ekonomi arasına, 2 trilyon doların üzerine taşıyacak ortalama reel büyüme hızı minimum yüzde 4. Yatırım hamlesi ağırlıklı bir yüzde 4’lük büyüme istihdamının korunması, daha da önemli artması ve KOBİ’lerin ayakta kalması adına kritik önemde. Dezenflasyon programı nedeniyle, 2023’de yüzde 4.5 olan reel GSYH büyüme oranı, 2024’de yüzde 3.2 olarak gerçekleşti. 2025’in ilk çeyreğindeki yüzde 2‘lik büyüme, tüm bir 2025 için yüzde 1.8 ile 2.4 arası bir büyüme hızında kalacağımıza işaret ediyor. Bu durum, önümüzdeki 5 yıl için minimum yüzde 4 reel büyüme hızıyla 2 trilyon doları rahatlıkla aşacağımız bir ekonomik performans adına, 2025’de bunun ancak yarısı kadar bir büyüme hızı yakalayabileceğimize işaret etmekte. Bu durum, KOBİ’lerimizin ayakta kalması için de asla yeterli gelmeyecek bir büyüme performansı. Bu nedenle, önümüzdeki kasım ayında kadar dezenflasyon programının sonuçlarını alıp, 2026 için yeniden yüzde 4 reel büyüme patikasına dönecek bir manevra alanı oluşturmamız yararlı olacaktır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.