Şaka gibi geliyordu, değil mi?
Uzun yıllardır yazdıklarımı okudukça, içinizden “Abartma ya Haşmet!” diyordunuz…
Avrupa’nın savaşa susamışlığını erkenden gören Putin’in ilk hamleyi yapma cesaretinin kötü gelişmelere kapı açacağını…
Zelenski’nin büyük hesaplar için küçük ve kullanışlı bir kukla olduğu gerçeğini…
Kabul etmek zor geliyordu belki…
***
Ama geçen gece…
Perde açılıverdi, bütün hesaplar ortaya dökülüverdi.
Dünyanın ateşkese odaklandığı bir sırada Ukrayna maskesiyle Avrupa çıktı ortaya ve Rusya‘nın içlerine kadar sokulup hava baskını yaptı…
Rusya’nın uluslararası anlaşmalar çerçevesinde açıkta durması gereken ağır bombardıman uçakları kullanılamaz hâle geldi…
5 üs, 40 uçak…
Bu çağın Pearl Harbor’ı sanki…
Sanki “büyük savaş”ın gonguna ilk sert vuruş…
***
Hiç eveleyip gevelemeyelim…
Bu saldırı örtülü bir NATO saldırısıdır; savaşı büyütmek isteyen küreselci Avrupa’nın saldırısıdır…
Ve hatta…
Burayı dikkatle okuyun…
Bu saldırı Birleşik Krallık’ın “yeni büyük savaş” için cepheye sürdüğü Almanya’nın saldırısıdır…
Almanya önümüzdeki günlerin başat aktörü olacak, şüpheniz olmasın!
***
Ukrayna-Rusya çatışmasını izlerken gözden kaçırdığımız şeyler oldu…
Tarihe baksak…
Cephedeki açık saldırganlıklarla baş edilebildiğini ama geri dönülemeyecek berbat noktalara kulisteki ayak oyunları, iletişim kopuklukları ve stratejik öngörüsüzlüklerle gelindiğini görebiliriz.
Fakat bakmaktan kaçınıyoruz.
Diplomasinin bir fayda üretmekten çok aldatmaya yaradığını anlamak istemiyoruz.
Oysa 1913 orada…
1939 orada…
Bakın, göreceksiniz..
O zaman da diplomatik toplantılardan, uzlaşmacı görüşmelerden, ateşkeslerden geçilmiyordu…
Sonrası malum…
***
Şimdi şu gerçeklerle de yüzleşelim…
Avrupa ( NATO) Ukrayna savaşının sürmesinden yana açık tavrını koyduysa, hatta bunun için özellikle silahlanmaya başladıysa…
Ki öyle…
Bu süreç Trump’ı Başkan olduğuna pişman etmek ve Putin’i bir tür “kıyamet”e zorlamak için açılmış demektir.
Soru şu…
Beklenen ve dizayn edilen kıyamet dünyanın kıyameti mi olacak, yoksa Putin’in kendi kıyameti mi?
***
NOT DEFTERİ
Hiç bilmeden ne kadar bıkmışım, nasıl duruyormuşum, demek ki durulacak başka yer bulmak imkânsız olduğundan duruyormuşum… (ŞULE GÜRBÜZ / Kıyamet Emeklisi)