Kitabın ortasından – YAVUZ DONAT

Kitabın ortasından – YAVUZ DONAT
A+
A-


Asrın depremini… İskambil kâğıdı gibi yıkılan binaları, çürük inşaatları konuşuyorduk… Suç kimde, günah kimde?

Mehmet Özhaseki dedi ki:

“İmar suçları müşterek sorumluluktur… Kimse topu taca atarak kendisini temize çıkaramaz.”

Anadolu‘da yaygın bir söz vardır: “Doğru lafa hacı emmin ne desin?”

Özhaseki’nin sözleri doğru… Yine bir Anadolu deyimiyle… Kitabın ortasından.

***


Tarihsel geçmiş

Mehmet Özhaseki… Geçmişten söz etti… Kurtuluş Savaşı sonrasından:

Yaygın bir fakirlik var… Bunun yanında bir de işbilmezlik.

İnsanlar buldukları her yere ev ve işyeri yapıyorlar.

O günün şartlarında imar hukuku da gelişmemiş… Denetleyen mekanizmalar yok.

Sonuç… Çarpık kentleşme… Çürük yapılar.

***


Tecrübe konuşuyor

Kamu yöneticiliğinde geçen bir ömür… Dile kolay, tam 31 yıl.

Kayseri’de 21 yıl belediye başkanlığı. 3.5 yıl… Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı. 6.5 yıl… Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı.

Tam bir deneyim küpü… Kitabın ortasından konuşmaya devam etti:

Müteahhit var, inşaat yaparken malzemeden çalıyor… Yalan mı?

Ya da standartlara uymuyor.

Açgözlülük… Maalesef bir gerçek.

Ve onu denetlemeyen kamu yönetimi… Acı gerçek.

Depremde yerle bir olan koca koca sitelerin yıkılma sebebine bakıyorsunuz, birçoğu standartlara uymamış… Düzgün malzeme kullanılmamış.

Burada en masumu, katlı binalarda oturan vatandaş.

***


Büyük göç

Demokrasi… 1950’li yıllar… Seçimle gelen belediye başkanları… Ve bu süreçte başlayan büyük göç.

Ülkenin doğusundan batısına. Özhaseki, “Bu göç, neredeyse 2000’e kadar hızla devam etti” dedi:

İnsanlar, kamu arazisine… Vakıf arazisine… Veya bir zenginin arazisine gecekondu yapmaya başladılar.

Büyük şehirlerin çevreleri gecekondularla doldu.

Sorumluluk, gereken mevzuatı hazırlamayan devlette… İnsanlar göç ederken planlama yapıp da onlara imarlı arsa göstermeyen, planlama yapmayan siyaset ve bürokraside.

İnsanları serbest bırakan, vakıf veya hazine arazisine gecekondu yapılması için teşvik eden, yol gösteren belediye başkanları biliyorum.

***


Kayseri modeli

Siyasete giriş… Yıl 1994… Mehmet Özhaseki, Kayseri Belediye Başkanı… Zaman tüneli notları:

Gecekondu yapımı hızla devam ediyordu… Yıkmaya başladım.

Hemen bir gecekondu önleme bölgesi ilan ettim.

250 metrekarelik imarlı arsalar… Kaçak ev yapanlar için.

Gecekondusu olanı da, olmayanı da çağırdım… ’25 lira peşin… Ayda 5 lira taksit… Arsa sizin… Yapın evlerinizi’ dedim.

Projesi, okul yeri, sağlık kurumu belli… Ortaya koca bir semt çıktı… Bugün yaklaşık 100 bin kişi yaşıyor.

***


Katlı… Çok katlı binalar

Marmara depremi… Elazığ depremi… Asrın depremi… Katlı/çok katlı binlerce bina yerle bir oluverdi. Özhaseki, “İnsanların çoğu belediyeleri zorluyor” dedi:

Normalin üzerinde kat izni almaya çalışıyor.

Belediye izin vermezse kaçak yapıyor.

Sonra… Kötü insanlar, kötü insanları buluyor… Kötü işlere imzalar atılıyor… Elektrik, su, havagazı bağlanıyor.

İnşaatı görmeden, inşaat yerine hiç gitmeden, denetim yaptım diye imza atan çok.

Şimdi suç kimde? Ortak sorumluluk var… Suçu bir-iki kişiye yıkıp da işin içinden çıkamazsınız.

***


Ahbap çavuş ilişkileri

Son 100 yıl içinde… Şiddetli, yıkıcı deprem sayısı 60’tan fazla… 6 ve daha üzeri büyüklükte.

Özetle… Türkiye bir deprem ülkesi.

Mehmet Özhaseki, “Bunu kimsenin unutmaması lazım” dedi ve ekledi:

– Kamu yönetiminin bu konuda çok titiz olması gerekiyor.

Makam koltuğunda oturanlar… “Siyaset… Oy… Ahbap çavuş ilişkisi… Para… Bana ne? Uyduruk denetim… İmzayı atarım, keyfime bakarım” havasına girince… Sonuç:

Felaket üstüne felaket.

Asrın depremi… Binlerce can toprak altında.

Ve daha 15 gün önce… Kartalkaya… 78 can kaybı… Anneler, babalar, taze fidanlar.

***


Ağlayan bakan

Erkekler de ağlar… Cumhurbaşkanı, bakan, vali de ağlar.

Asrın depremi… Kimler ağlamadı ki?

Ve deprem sonrası… Kalıcı konutlar yapılıyor… Hak sahiplerine teslim ediliyor.

İşte bu süreçte… Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki Gaziantep’te… İslahiye ilçesinde.

Yepyeni evler… Kura çekimi yapılacak.

Bir kadın… Bakanın yanına yaklaşıyor:

– Ben şu evi istiyorum… Lütfen… Mutlaka.

– Herkes kura çekiyor… Ben sana o evi nasıl vereyim? Ne diye ille de o evi istiyorsun?

Kadın… Bakana sarılıyor ve başlıyor ağlamaya. Bakan, “Ağlama teyzem” diyor… Hüngür hüngür.

***


Bir gözyaşı hikâyesi

İslahiyeli teyzenin, “İlle de o evi istiyorum” demesinin nedeni… İşte bir gözyaşı hikâyesi:

Bakan bey… Bakan abi… Şu karşıdaki mezarlık var ya… Orada kocam ile üç ciğerparem, evlatlarım yatıyor.

Her sabah kalkıyorum… Mezarlığa bakıyorum… Onları selamlıyorum… Fatiha okuyorum.

Sonra… Vakit ilerleyince mezarlığa gidiyorum… Onlarla konuşuyorum… Hatıralarımızı yâd ediyorum… Helalleşip evime dönüyorum.

Siz bakansınız… Devletsiniz… Babamsınız, abimsiniz… Ben o evi neden mi istiyorum? O evin pencereleri mezarlığa baktığı için.

Bakan bile olsan… Gel de ağlama.

Aradan aylar geçti… Bunları anlatırken… Mehmet Özhaseki, gözyaşlarına engel olamadı.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.