İşte Türk kadını – YÜKSEL AYTUĞ

İşte Türk kadını – YÜKSEL AYTUĞ
A+
A-


Şimdi sizlere Dünya Kadınlar Günü‘nde Türk kadınının nasıl yüce erdemlere sahip olduğunu anlatması adına bu özel güne çok yakışacak bir hikaye anlatacağım:

İşte Çanakkale Harbi sırasında bir Türk komutanın hatıra defterinden aktarılan göz yaşartan notlar:

DEVLET MİLLET EL ELE

Seferberliğin ilanıyla beraber, 23. Alay’ın Burhaniye‘de bulunan bir piyade taburu, Burhaniye-EdremitÇanakkale yoluyla cepheye sevk edildi. Bu tabur yürüyüşe geçmeden önce, geçecekleri yollara yakın köylere, geçecekleri gün ve saat belirtilerek, köylülerden asker için yemek hazırlamalarını, misafir olarak geceleyecekleri yerleri hazır etmelerini istedi. Böylece yürüyüş sırasında, asker için yemek ve barınma telaşından bir ölçüde kurtulmuş olunuyordu.

Aynı şekilde, o yıllarda henüz bir köy olan Havran‘a gelen çavuşlar, muhtardan kendilerine kaç kişilik, yemek ve yatak hazırlayabileceklerini sorunca, muhtar; “Burasının köy olduğuna bakmayın. Sizin taburun hepsini ağırlayabiliriz, merak etmeyin” dedi. Tabur, Havran yakınlarına geldiğinde, kumandanları, Edremit‘in çok yakın ve çok daha büyük olduğunu düşünerek, Havran’a sadece bir bölük asker yolladı. Bir taburluk hazırlanan yemek, bir bölüğe göre çok çok fazla gelmiş, artmış, hatta ertesi güne bile kalmıştı.

Bir taburluk yatacak yer hazırlayan Havran Muhtarı, gelen askerleri sadece büyük evlere taksim ederek, küçük ve fakir evlere yük olmasın diye oralara kimseyi göndermemişti. Bölük kumandanı şöyle anlatıyor:

NİNE VE EVLATLARI

“Askerleri evlere dağıttıktan sonra, sokaklarda dolaşmaya başladım. Yavaş yavaş evlerin ışıkları sönüyordu. Asker yatmaya, uyumaya başlamıştı. Sokakta, birden, iki büklüm, bastonuna dayanarak yürüyen, ihtiyar bir kadına rastladım. Kadına “Nene, sen bu saatte sokakta ne arıyorsun?” diye sordum. “Evlatlarımı arıyorum… Oğullarımı arıyorum…”

“Kim senin evlâtların?”

“Dün bana muhtar, ‘Askerler gelecek, sana da misafir etmen için dokuz evlât vereceğim’ dediydi. Onlara yataklar hazırladım. Yemekler hazırladım. Gelmediler… Onları arıyorum…”

Bir tabura göre hazırlık yapan muhtar, bir bölük asker gelince, ağırlık olmasın diye, bu ihtiyar neneye, misafir etmesi için asker yollamamış. O yıllarda, kadınların hiçbir sosyal güvenceleri yoktu. Kimsesiz kadınlar, çok zor durumda kalıyorlar, çok zor geçiniyorlardı. Hiçbir gelirleri olmayan, bu yaşlı ve yoksul insanlar, bazen zeytinler silkildikten sonra gidip yerlerde kalan zeytinleri toplayarak, biraz gelir elde etmeye çalışıyorlar, buna da ‘başakçılık’ deniyordu. Bu nene de böyle birisi olduğu için, muhtar acımış, ona kimseyi göndermemişti.

Nenenin çok üzüleceğini anladığımdan, ışıkları sönmemiş bir eve gidip, daha yatmamış dokuz askeri neneyle birlikte yolladım… Kadıncağız nasıl sevindi bir görseniz…

SERVETİNİ (!) BAĞIŞLADI

Ertesi gün sabah erkenden bölüğü yol üzerinde topladım, yoklamayı yaptıktan sonra, tam yürüyüş emri verecekken, iki büklüm, yaşlı bir kadın, bastonuna dayanarak elinde bir torba ile yanıma geldi. Galiba akşam karşılaştığım nene idi.

“Kumandan oğlum, bu torbada, evdeki bütün zeytinleri ne varsa koydum. Üstüne de çökeleğim vardı onu koydum. Bunları asker oğullarıma yedir e mi?”

Almasam, nenenin çok üzüleceğini anladığımdan, çavuşlardan birine işaret edip, elindeki torbayı aldırdım.

Nene bu sefer, sevinç içinde, avucunda sımsıkı tuttuğu bir mendili açtı. İçinden 1 Lira çıktı. Bana uzattı. “Kumandan oğlum, biliyorum, çok az. Ama bütün param bu kadar. Bunu al, benim asker oğullarıma, hiç olmazsa bir çay içir, olur mu?..”

Şaşırdım. Biliyordum ki, nenenin başka parası yoktu… Bütün servetini getirmişti. 1 Lira’yı aldım. Kaldırarak bölüğe gösterdim.’ “Bölük. Bakın neneniz, size bütün servetini bağışladı. Bunu ona helâl ettirin!” Sonra yürüyüş emrini verdim. Nene arkamızdan el sallıyordu. Bölüğüm o 1 Lira’yı helâl ettirdi. Yarısından fazlası Çanakkale’de şehit oldu. Bu millet işte böyle bir millet.”


Ne demiş?

Değerli okurum Ali Uygur, Teşkilat dizisindeki repliğe dikkat çekmiş: “Düşmanı olmayan adam, âlemde söz sahibi olamaz.”

Gaf’let kürsüsü

Muharrem Akduman dostumdan bir asist daha: Esra Erol’da kocasını aldatıp, eve erkek alan kadın, zeytinyağı gibi üste çıkıyor ve kocasına çatıyor: “Rezil ettin beni!..” (La havle…)

Zap’tiye

Fenerbahçe iyi yönetilmiyor. Ne kulüp binasından ne de saha kenarından. Madem yüzme bilmiyorsun, ne işin var çayda? Adama dinletirler işte böyle gayda…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.