Hırsızın ahlaklısı olur mu? – YÜKSEL AYTUĞ

Hırsızın ahlaklısı olur mu? – YÜKSEL AYTUĞ
A+
A-


Soruya cevap aramadan önce 1950’li yıllarda yaşanmış şu gerçek hikayeyi okumanızı öneririm:

Belediye otobüsü tam Eminönü durağına gelmiş ve kapılarını açacakken bir kadının “Sakın kapıları açma, cüzdanım çalındı, otobüste hırsız var” şeklinde canhıraş sesi duyulur. Kadın ısrarcıdır ve bağırmaya devam eder.

Bunun üzerine şoför kapıları açmaz ve yerinden kalkarak kadına “Otobüste çalındığına emin misin? Çantanı kontrol et!” der. Kadın “Biraz önce biletimi almak için cüzdanımı çıkarmıştım, daha sonra yerine koydum ama şimdi yok” diye cevap verir. Şoför bunun üzerine hiddetlenerek “Kimse kıpırdamasın, herkesin üzerini arayacağım” der. Şoför önden, biletçi arkadan başlayarak yolcuları tek tek aramaya başlarlar. Herkes aranmış, yalnız bir kişi kalmıştır. Henüz aranmayan yolcu, binbaşı rütbesinde resmi üniformalı bir kara subayıdır. Üzerinde de haki renkli kalın paltosu vardır. Şoför “Binbaşımı aramaya lüzum yok, bir Türk subayını hırsızlık şüphesi ile asla aramam, cüzdan bulunamadı” diyerek kapıları açmak için yerine yönelir. Tam bu sırada binbaşının kendinden emin davudi sesi duyulur; “Beni de arayacaksınız, töhmet altında kalmak istemiyorum.” Şoför aramak istemez ama binbaşının ısrarı karşısında mecbur kalır. Tam elini binbaşının paltosunun cebine sokarken “Hayır arama, ben çaldım!” diyen biraz hırpani giyimli bir adam çıkar.

Adam “Cüzdanı, aranmayacağını bildiğim yanımdaki binbaşının paltosunun cebine bıraktım. Fakat bir Türk subayının hırsızlıktan suçlanmasına gönlüm razı değil. Yankesiciyim, hırsızım ama vatansız ve vicdansız değilim” diyerek başını önüne eğer.

İşte biz böyle bir millettik… Peki ya şimdi?..

Sıra geldi başlıktaki soruyu cevaplamaya: Ne diyorsunuz? Hırsızın ahlaklısı olur muymuş?


TÜVTÜRK’e yolunmak

Bana soracak olursanız Türkiye’nin en pahalı servis hizmeti TÜVTÜRK‘te.

Bilmeyenler için kısa açıklama: TÜVTÜRK karayolunda seyreden araçların muayenelerinin yapıldığı özel kuruluşun adı. Ticari araçlar, kamyon, kamyonet, otobüs ve minibüsler her yıl, özel araçlar ise iki yılda bir bu muayeneden geçmek zorunda.

Tabii ki can güvenliği ve yol emniyeti için bu çok gerekli bir uygulama. Trafikteki her aracın gerekli şartlara uygun ve bakımlı olması şart. Gelin görün ki, bu 15 dakikalık hizmetin bedeli yaklaşık 3 bin lira. Aracınızın sağına soluna bakıp, iki kıytırık testten geçirerek bir belge düzenlemenin fiyatı bu olmamalı.

Klasik araç sahipleri ise iki katı dertli. Çünkü muayeneleri yapan çocuklar 20’li yaşlarında. Benim en son muayeneye götürdüğüm cipim ise tam 66 yaşındaydı. Çocukcağız, kaput mandalı ve silecek düğmelerini bulamadı, geri vitese geçiremedi. Bir de geri vites lambası ve fren limitör yayı yok diye bizim taş gibi dedeyi ikmale bırakmasın mı? Gel de şimdi o çocuğa 1959 yılında bırak geri vites lambasını, fren zımbırtısını filan, emniyet kemerinin bile olmadığını anlat…

Sadece hafta sonları, büyük bir özenle, gazına fazla yüklenmeden kullanılan klasik araçlar, otomobil kulüplerinin rehberliğinde özel istasyonlarda muayene edilmeli. Yoksa bu pırlantaları ancak müzelerde para ödeyerek görebilirsiniz.


Bu konser kaçmaz

Duyurum, klasik müzik tutkunları için:

Dünyaca ünlü Viyana Filarmoni Orkestrası’nın her yıl gerçekleştirdiği ve sanatseverlerin büyük bir heyecanla beklediği geleneksel Yaz Gecesi Konseri, bu gece 22.20’de Schönbrunn Sarayı’nın bahçesinden canlı yayınla TRT 2’de ekranlara gelecek. Bence kaçmaz.


Zap’tiye

2. Dünya Savaşı’nda casusların düşmanı ters yöne göndermek için giydikleri ayakkabı. (“Ayakları geri geri gitmek” böyle bir şey olsa gerek)

Gaf kürsüsü

Bir öğretmen yazmış: Bugün derste bir öğrenci Sait Faik’in Son Kuşlar öyküsünü okurken “lime lime”yi “laym laym” diye okudu ve kendinden çok emin görünüyordu.

Ne demiş?

Seda Sayan: “Ben gecekondu çocuğuyum ama annem bizi okula o kadar temiz gönderirdi ki, kimse fakir olduğumuza inanmazdı.” (Her Şey Masada programından)

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.