Tarih bilmek tatsız bir şey bugünlerde…
Özellikle de detaylarıyla Avrupa tarihini bilmekten söz ediyorum.
İki büyük dünya savaşının öncesindeki Avrupa’yı andırıyor gelişmeler.
Geçen yüzyıl bir türlü çekip gidemiyor.
Ufukta sert bir kapışma var.
Hazır mısınız?
***
Şu hâle bakın!
Yeşil enerji, dijital dönüşüm, yeni sağlık düzeni, yaşlı nüfusun sosyal sıkıntıları, vd.
Almanya bu konularda çok geride kaldığı için hayıflanıyor ve üzerindeki ataleti atmaya çalışıyordu. Fransa‘nın 21. yüzyıla intibakı biraz daha iyiydi ama bir türlü hızlanamıyordu.
Şimdi önlerine Ukrayna’da kazanılması imkânsız bir savaşı koyuyorlar…
Çok eski bir korkuyu, Rusya korkusunu yeniden canlandırıyorlar.
Ne olacak?
Paralarını silah almaya, bomba üretmeye, ordularını yenilemeye ayıracaklar.
Ne oluyoruz yahu!
***
ABD İklim Sözleşmesi’nden bir an bile duraksamadan çıktı.
Rakibi Çin zaten hiç umursamıyor iklim patırtısını…
Putin hep dalgasını geçti…
Biz niye hâlâ Avrupa’nın dümen suyundayız bu konuda?
Neden küreselci “karbon izi” uydurmasını önemsiyoruz?
Bir yıla kalmadan birçok ülkenin “yeşil enerji” konusunu unutulmaya terk edeceğine iddiaya girebilirim.
Peki bize ne oluyor; neden ısrarla iklim kanunu çıkarmaya çalışıyoruz?
***
ABD medyasını takip edenler farkındadır.
Obeziteyi insanların kişisel suçuymuş gibi gösteren yayınlar, Biden’ın gidip Trump’ın gelmesiyle bıçak gibi kesildi.
Nihayet obezitenin bir halk sağlığı sorunu olduğu konuşulmaya başlandı.
Bakalım, Türkiye‘yi de küçük Amerika gibi değerlendirmeyi pek seven bizim TV sağlıkçıları yeni duruma ayak uyduracaklar mı?
***
Biz de aynı sınırdayız…
“Sağlıklı yaşam” yavelikleri yerine halk sağlığı perspektifine geri dönmezsek; ne yiyoruz, ne içiyoruz, nasıl yaşıyoruz konusuna en baştan odaklanmazsak, toparlanmak için çok geç kalacağız.
Tabii sistem kendisinin suçlarının dile getirilmesinden hiç hoşlanmaz, tek tek insanların “sağlıklı yaşam hataları”nın konuşulmasına devam edilmesini ister ama özellikle medya olarak bu engeli aşmayı başarmalıyız.
***
Bu ramazanda daha net biçimde fark ettim.
Ne çok yemekten içmekten söz ediyoruz…
Sürekli “Ne yiyeceğiz?” diye düşünerek geçen bir ramazan…
Tuhaf! Yanlış!
Manidar…