Ege ve Doğu Akdeniz’de deniz mekânsal planlama gerginliği

Ege ve Doğu Akdeniz’de deniz mekânsal planlama gerginliği
A+
A-


Yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimi, petrol ve gaz arama ve işletilmesi, deniz taşımacılığı ve balıkçılık faaliyetleri, ekosistem ve biyolojik çeşitliliğin korunması, hammadde çıkarma, turizm, su ürünleri yetiştirme tesisleri ve su altı kültürel mirası gibi farklı amaçlar için deniz alanlarına ve kıyı kaynaklarına olan ve hızla artan talep, bu alanlar üzerindeki mevcut baskıyı daha da artırmaktadır. Artan bu baskılar deniz alanlarını kapsayan bütünleşik bir planlama ve yönetim yaklaşımını bir nevi zorunlu kılmaktadır.

Deniz mekânsal planlama olarak ifade edilen bu planlamanın erken örneklerinden birisini Avrupa Birliği (AB) ortaya koymaya çalışmıştır denilebilir. Avrupa Birliği Parlamentosu, 2014 yılında yayınladığı 2014/89/EU sayılı direktifi ile üye ülkelerden mekânsal planlama çalışmasını yaparak hayata geçirmelerini talep etmiştir. Direktif ilk maddesinde, denize dayalı ekonominin sürdürülebilir büyümesini, deniz alanlarının sürdürülebilir gelişimini ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını teşvik etmeyi amaçlayan deniz mekânsal planlaması için bir çerçeve oluşturulduğunu, Avrupa Birliği’nin “Entegre Deniz Politikası” kapsamında bu çerçevenin, kara-deniz etkileşimlerini ve gelişmiş sınır ötesi iş birliğini dikkate alarak, üye devletler tarafından deniz mekânsal planlamalarının oluşturulmasını ve uygulanmasını sağlayacağını belirtmiştir.[i]

Dolayısı ile deniz ve kıyı alanlarında yürütülen ve yürütülecek faaliyetlerin uyumlu bir şekilde planlanarak, çevreye zarar vermeden sürütülebilir bir kullanımının sağlanması amacıyla yapılan deniz mekânsal planlama faaliyeti, sonraki yıllarda AB üye devletlerinin bu hedefe yönelik çalışmalarına hız kazandırmıştır.

Ancak hem Ege Denizi’nde hem de Doğu Akdeniz’de, AB üyeleri arasında yer alan gerek Yunanistan gerekse Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye ile deniz yetki alanları sınırlarını çizmiş değillerdir. Sınırların belli olmadığı bu deniz alanlarında Yunanistan ve Rum Kesimi’nin deniz mekânsal planlama çalışmalarının Türkiye’nin hak ve menfaatlerini hiçe saymaları durumunda gerginlikler yaratacağı aşikârdır. Nitekim Kıbrıs Rum Kesimi 20 Aralık 2023 tarihinde “Deniz Mekânsal Planı”nı kabul ettiğini açıklamış, bu açıklama üzerine KKTC “Kıbrıs Rum liderliğinin Kıbrıs adasının tek sahibi zihniyeti ile hareket etmeye devam ettiğini gösteren son örnektir. Tek taraflı bu yaklaşım kabul edilmezdir.”[ii] açıklaması ile planı tanımadığını açıklamıştır.

Geçtiğimiz yılın Kasım ayında Avrupa Birliği Komisyonu, Güneydoğu Ege’de Meis Adası da dâhil olmak üzere tüm adaların tam hukuki etkisini tanıyan bir mekânsal plan haritası yayınladığında Türk Dışişleri Bakanlığı, 16 Kasım 2024’te yaptığı bir açıklama ile, Avrupa Birliği’nin Mekânsal Deniz Planlama Çalışmaları’nın yakından takip edildiğini, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki haklarının korunması için gerekli uyarıların ilgili taraflara yapıldığını, bu çalışmada kullanıldığı görülen haritaların Türkiye bakımından yok hükmünde olduğunu, bunların fiilen ve hukuken bir sonuç doğurmasının söz konusu olmadığını, bu tür teşebbüslerin, birbiriyle bağlantılı Ege sorunlarının kapsamlı, adil ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması yönündeki çabalara zarar vereceğini açıklamıştır.[iii]

Türkiye’nin bu konuda ön alıcı bir çalışma başlatıp sonuçlandırdığı da görülmüştür. Cumhurbaşkanlığının himayesinde, ilgili devlet ve özel sektör kurumlarının işbirliğinde Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi (DEHUKAM) bünyesinde yapılan deniz mekânsal planlama çalışması neticesinde, Türkiye’yi çevreleyen denizlerde planlamanın uygulanacağı alanları gösteren bir harita da hazırlanmış ve 16 Nisan 2025’te yayınlanmıştır.[iv]

Yunanistan ise, uzun süredir ertelediği deniz mekânsal planlama kararını resmen açıklamış ve ekinde planlama alanlarını gösteren bir harita da yayınlamıştır. Yunanistan’ın ilan ettiği deniz mekânsal planlama bölgeleri hem Ege Denizi’nde hem de Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin kıta sahanlığı ve ilan edilmesi durumunda münhasır ekonomik bölge alanları ile büyük oranda örtüşmektedir. Belirtilen bölgelerde gerçekleştirilecek eylemler bir yana, kapsanan deniz alanları açıkça Türkiye’nin mevcut kıta sahanlığı ve muhtemel münhasır ekonomik bölge alanlarını gasp etmektedir denebilir. Bu bağlamda iki noktanın altının çizilmesi önem arz etmektedir.

Öncelikle Yunanistan “Yunan Deniz Mekânsal Planlamasını gösteren harita bir münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırması oluşturmaz.” açıklamasını da beyanatına eklemiştir. Bu açıklamaya rağmen Yunanistan, Türkiye ile anlaşmazlık konusu olan deniz alanlarını planlama dışında tutmayarak esasen uluslararası hukuka açıkça aykırı olan deniz alanı taleplerini bu faaliyete de yansıtarak, Türkiye’nin hak ve menfaatlerini tanımadığını göstermektedir. Oysa AB mevzuatı gereği böyle bir plan yapılırken Türkiye’ye karşı olan yükümlülükler göz önünde bulundurularak en azından uyuşmazlık oluşturan alanlar planlamanın dışında tutulabilirdi.

Nitekim, Türk Dışişleri Bakanlığı aynı gün yaptığı resmi beyanatta, Yunanistan’ın AB mevzuatı çerçevesinde açıkladığı “Deniz Mekânsal Planı”nda yer alan bazı alanların Türkiye’nin hem Ege Denizi’nde hem de Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarını ihlal ettiğini vurgulamıştır. Bu nedenle de Yunanistan’ın tek taraflı eylem ve iddialarının Türkiye için hiçbir hukuki sonucu olmayacağı beyan edilmiştir.[v]

İkinci olarak ise, Yunanistan’ın bu hamlesi Türkiye ile Yunanistan arasında daha önceden varılmış mutabakatlara da aykırılıklar teşkil etmektedir. Kıta sahanlığı sınırı uyuşmazlığının yaratacağı gerilimleri ortadan kaldırmak için iki ülke 11 Kasım 1976’da Bern Mutabakatı’nı imzalayarak ilişkileri gerecek ve güvensizliği artıracak eylemlerden kaçınmayı öngörmüşlerdi. Aralık 2023’te imzalanan Atina Bildirisi de aynı ruhu taşımaktadır. Yunanistan taraf olduğu ve eylemlerine dayanak olarak sıklıkla ifade ettiği 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi de aynı ruhu yansıtmaktadır. Yunanistan bu eylemleri ile bu mutabakat ve yaklaşımları ihlal etmekten pek de imtina etmediğini göstermiş olmaktadır.

Nitekim Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada her iki tarafın da Türk-Yunan ilişkilerinde sürdürmek istediği ruhu yansıtan 7 Aralık 2023 tarihli Atina Dostluk ve İyi Komşuluk Bildirgesi çerçevesinde, uluslararası hukuk, hakkaniyet ve iyi komşuluk temelinde sorunların çözümü için samimi ve kapsamlı bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini de tekrarlamıştır.

Son iki yıldır ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik harcanan çabaların daha fazla zarar görmemesi için Yunanistan’ın gerilim yaratan bu eylemini uygulamaya yansıtmaması önem arz etmektedir. Bu bağlamda Türk Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada Türkiye’nin Ege Denizi’nde Yunanistan ile her zaman iş birliğine hazır olduğu vurgusunun önemi büyüktür.

[i] “Directive 2014/89/EU of the European Parliament and of the Council of 23 July 2014

Establishing a Framework for Maritime Spatial Planning” https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=uriserv:OJ.L_.2014.257.01.0135.01.ENG

[ii] “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sözde “Deniz Mekansal Planı” hk” https://mfa.gov.ct.tr/tr/guney-kibris-rum-yonetiminin-sozde-deniz-mekansal-plani-hk/ (22 Aralık 2023)

[iii] “No: 235, 16 Kasım 2024, Avrupa Birliği’nin Mekansal Deniz Planlama Çalışmaları Hk” https://www.mfa.gov.tr/no_-235_-avrupa-birligi-nin-mekansal-deniz-planlama-calismalari-hk.tr.mfa (16.04.2025)

[iv] “Türkiye Marine Spatial Planning” https://dmpturkiye.dehukam.org/en/home-page/ (16.06.2025)

[v] “No: 84, 16 April 2025, Regarding the “Maritime Spatial Plan” Declared by Greece” https://www.mfa.gov.tr/no_-84_-yunanistan-in-ilan-ettigi-deniz-mekansal-planlamasi-hk.en.mfa (16.04.2025)

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.