Çözüm Filistin’i tanımakta değil İsrail’i tanımamakta

Çözüm Filistin’i tanımakta değil İsrail’i tanımamakta
A+
A-


İsrail’in Gazze‘ye yönelik soykırım saldırıları karşısında üç maymunu oynayan dünya daha yeni yeni hareketlenmeye başladı. Fakat çare diye sunulan “Filistin’i devlet olarak tanıma” hamlesi sorunu çözmek yerine ırkçı ve sömürgeci İsrail devletinin ekmeğine daha fazla yağ sürüyor.

Çünkü siyonist İsrail’in 1948’den bu yana sürdürdüğü kitlesel katliam, sürgün, etnik temizlik ve soykırım stratejisi olduğu gibi devam ediyor.

Filistin Devleti’ni tanıma gayretleri siyonist politikaların onaylanmasından başka bir sonuç doğurmuyor.

Doğru olan tavır Filistinlilerin devlet olma hakkını tanımayan İsrail devletini tanımamaktır. Ancak bırakın sicili insanlık ve savaş suçlarıyla dolu İsrail devletini tanımamayı ona yönelik en ufak bir eleştiri dahi hemen anti-semitizm manipülasyonu ile cezalandırılıyor. Katliamcı İsrail’in devlet olma vasfının olmadığını ileri sürmek bir yana Filistinlilerin devlet hakkını savunmak ve Filistinlilerin maruz kaldığı mezalimi dile getirmek bile lince uğramanıza yol açıyor.

***

Düşünebiliyor musunuz? Gazze kasabı Binyamin Netanyahu ve çetesi Filistin devletine şiddetle karşı olduklarını ve bunu savunanları terörist ilan ederken, kendisinin devlet olma hakkının sorgulanmasını hiçbir şekilde kabul etmiyor.
Sorgulayanları Yahudi düşmanı ilan ediyor. Oysa olması gereken şudur… Madem soykırımcı Yahudiler Filistin halkının devlet olma hakkını inkâr ediyor, o zaman dünya da İsrail devletinin var olma hakkını inkâr etmelidir. Ancak bunu kimse diyemiyor. Zira şu anki dünya zaten bu çarpık yapı üzerine bina edilmiş. Bu yapının temelleri de İngiltere’nin Filistin’i işgal etmesinden kısa bir süre sonra 1917 Balfaour Deklarasyonu ile atıldı.
Ardından 1937 Peel Komisyonu raporu geldi. Lord Robert Peel raporu, Filistin’i Yahudi sömürgecilerle Ürdün arasında paylaşmayı önerdi. Yahudi devletinin sınırları içinde kalan 300 bin kadar Filistinlinin sınır dışı edilmesini, mallarına el konulmasını ve sürgünden sonra dönüş haklarının yok sayılmasını talep ediyordu. Peel raporu tepkiler nedeniyle uygulanmadı.

***

Ancak bu rapordan daha beteri bu kez 1947’de BM tarafından devreye sokuldu. Kabul edilen 181 sayılı BM taksim kararına göre Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında bağımsız Filistin devletinin kurulması reddedildi. Filistin vatanı Yahudi işgalciler ve Filistin arasında bölünecekti.
İki devlet dışında kalan Kudüs ise BM tarafından yönetilecekti. Taksim planından sonra 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti’nin kuruluşu ilan edildi. İsrail, 6 ay içinde sınırları içindeki 800 bin Filistinliyi sürdü. Daha bunun hesabı sorulmadan BM, İsrail’i bir yıl sonra 11 Mayıs 1949’da üye yaptı. BM üyesi olan İsrail, ilk iş olarak 5 Aralık 1949’da Batı Kudüs’ü ilhak etti.
Başbakan Ben Gurion, sürülen Filistinlilerin dönüş hakkı olmadığını ilan ederek Filistin devletinin payına düşen toprakları da (Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs) ilhak sürecini başlattı.
Gurion’un şakirti Netanyahu da aynı şeyleri tekrarlıyor. Gazze’yi fethetmekten ve ilhaktan bahsediyor. Bahseder. Çünkü dünya İsrail’den hesap soramıyor. Hatta soykırım ve sömürgeci politikaları ödüllendiriliyor. Hâsılı kelam bu saatten sonra asıl yapılması gereken Filistinlilerin devlet hakkını tanımayan İsrail devletini tanımama sürecini başlatmaktır. Bu yapılamıyorsa da askeri, siyasi ve ekonomik ambargoya başvurmaktır. Bunun dışında siyonistleri geriletecek başka bir çözüm yolu yok!

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.