CHP, iki hafta önce Genel Başkan Özgür Özel’in yetkisi ve çağrısıyla 6 Nisan 2025 Pazar günü, Ankara Yenimahalle’de Nazım Hikmet Kültür Merkezinde seçimli bir “olağanüstü kurultay” topladı. Kurultayın olağanüstü olarak toplanmasının sebepleri neydi ve kurultay bunları ne ölçüde çözebildi? CHP’nin hangi meseleleri çözülemedi, hatta hiç konuşulamadı? CHP neden gerçek meselelerini tartışıp çözemiyor?
CHP, 2019’da İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyelerini kazanınca adeta kimyası bozuldu ve CHP’de güç dengesi değişmeye başladı. Bir yanda Kemal Kılıçdaroğlu hizbinin temsil ettiği genel merkez, teşkilat ve delegasyon; diğer yanda önce kitlesel güç ardından belediye imkanları üzerinden ekonomik güç kazanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş.
Süreçte İmamoğlu ve Yavaş hizipleri, adeta genel merkezden bağımsız birer aktöre dönüştüler. Bu durum, başlangıçta başlı başına büyük bir problem olarak görülmedi … Ancak İmamoğlu hizbi bağımsız bir aktör olmakla yetinmedi ve elindeki imkanlarla CHP’nin medyasını, parti aydınlarını ve parti bürokrasisini devşirmeye başladı.
CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetmesinden sonra, Ekrem İmamoğlu değişim mottosuyla parti içi iktidar mücadelesini başlattı. 2010 yılında Deniz Baykal’ın FETÖ’nün kaset komplosuyla CHP Genel Başkanlığından tasfiye edilmesiyle genel başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu, 13 yıl aralıksız CHP’yi yönetti. Kılıçdaroğlu bu uzun zaman zarfında CHP teşkilatını, genel merkezini, delegasyonunu yeniden tanzim etti. Bu yüzden önce Kılıçdaroğlu hizbinin İstanbul İl Kurultayını kaybetmesi şaşkınlığa yol açtı. Halbuki Ekrem İmamoğlu’nun elde ettiği lojistik imkanların büyüklüğü medyada, sosyal medyada, işadamları arasında öncü işaretlerini vermişti. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu hizbi ne bu gelişmeleri fark edebildi ne de İstanbul Kurultayında fark edince de bununla mücadele edebildi. Öyle ki, Kemal Kılıçdaroğlu CHP Büyük Kurultayında Divan Başkanlığına Ekrem İmamoğlu’nu önerdi. Bu adeta kediye ciğer emanet edilmesi anlamına geliyordu… Nihayet İmamoğlu’nun lojistik desteği ve siyasi müdahalesiyle İmamoğlu’nun adayı Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu’nu yenerek CHP genel başkanı oldu. Aslında CHP, İstanbul Kurultayından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesinin imkanlarının kurultay için kullanıldığını Kılıçdaroğlu hizbi açıkça dile getirmişti. CHP Genel Kurultayından sonra da bu iddialar, yeniden dile getirildi ancak yaklaşan yerel seçimler sebebiyle partinin yıpranmaması için hesaplaşma, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra. 1 Nisan’a bırakıldı.
CHP Genel Başkanlığına seçilen Özgür Özel bu iddialara rağmen, CHP’deki değişimin kredisini kullanarak 31 Mart 2024 seçimlerinde İmamoğlu hizbinin dışındaki adaylara da yer veren bir aday kompozisyonu oluşturdu. CHP, seçimlerden her türlü tahminin ötesinde bir başarıyla birinci parti olarak çıktı. Özgür Özel seçim zaferinden sonra CHP genel başkanlarından beklenmeyecek bir olgunlukla Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakıyla “normalleşme”yi amaçlayan bir diyalog geliştirdi. Böylece Özel, İmamoğlu’nun basit bir vekili olmanın ötesinde bir siyasi profil çizmeye başladı. Özel’in normalleşme hamlesiyle CHP’nin ulusalcı tabanının hassas olduğu 28 Şubat darbesinden mahkum olmuş generallerin sağlık ve hastalık sebebiyle tahliyesinin de önü açılmış oldu. CHP’nin normalleşmenin ilk meyvesi olarak darbeci paşaların tahliyesini talep etmesi, CHP siyasi kültür kodundaki kadim meşruiyet probleminin çözülmediğinin kuvvetli bir işareti olduğu sonraki gelişmelerle bir kere daha anlaşılacaktı. Normalleşme süreci, Ekrem İmamoğlu’nun belediyenin lojistik imkanların siyasette kullanmasının meydana getirdiği hukuki problemler iddia ve ihbarlarla ortaya çıktıkça, gündemden kalkmaya ve CHP’nin siyasi dili yeniden sertleşmeye başladı.
CHP’deki parti içi muhalefet, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra 1 Nisan’da başlatmaya hazırlandığı olağanüstü kurultay sürecini başlatamadı. Bunun yerine Ekrem İmamoğlu ve etrafının İstanbul büyükşehir belediyesinin lojistik imkanlarını suistimal ettiklerine ilişkin bir yarı resmi bir enformasyon akışı sağlandı. Yine CHP, belediye ve belediyeye iş yapan işadamları üzerinden de savcılıklara ihbarlar yapıldığı için hem Ekrem İmamoğlu hem de CHP kurultayları için hukuki süreçler başlatıldı.
Ekrem İmamoğlu hizbinin bu soruşturmalardan ve parti içi muhalefetin hukuki süreçler üzerinden başlattıkları mücadeleden haberdar olmasıyla beraber, mücadele için bir siyasi strateji belirlediği anlaşılıyor. Bu siyasi stratejinin esası, hukuki iddialara hukuken cevap vermeyerek davaları siyasileştirmek ve parti içi muhalefete değil hükümeti muhatap alarak CHP tabanı başta olmak üzere muhalefeti kitlesel olarak motive etmekti. Bu strateji doğrultusunda CHP’de Ekrem İmamoğlu’nun “CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı” sıfatıyla bir tür dokunulmazlık kazanması ve kitleyi motive etmek amacıyla CHP Cumhurbaşkanlığı adaylığı için “önseçim” kararı alındı. Bu şekilde Ekrem İmamoğlu’nun, CHP teşkilatlarında kampanya yapmasının önü açılmış oldu. Böylece parti içi muhalefet ve kamuoyu yoklamalarında Ekrem İmamoğlu’ndan daha yüksek oy alacağı anlaşılan Mansur Yavaş da sindirilmiş olacaktı. Bu maksatla CHP’de Cumhurbaşkanlığı adayının önseçimin tek adaylı olması arzu ediliyordu, 19 Mart’ta İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla yürütülen kampanyayla CHP içinde başka bir adayın ortaya çıkmasının mümkün olmadığı bir siyasi iklim ve linç rejimi inşa edildi.
19 Mart 2025’te Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk ve terör örgütü ile işbirliği için örgüt kurmak ve yönetmek iddiasıyla toplam 107 kişiyle beraber gözaltına altına alınmasından sonra, daha önceden belirlenmiş siyasi strateji hayata geçirildi. Özgür Özel, CHP Genel Başkanı olarak ortaya çıkan krizi yöneterek Saraçhane’de mitingler, sokak eylemleri, boykotlar, sert siyasi konuşmalar ve Batı medyasına Türkiye’nin şikayet edilmesiyle hukuki iddialara karşı siyasi bir mücadele başlattı.
CHP teşkilatlarının ve tabanının sertlik özlemlerine cevap veren bir kahramana dönüştü Özel. Özgür Özel bu stratejiye şaibe iddialarıyla giderek tartışmalı hale gelen ve kayyım atama iddialarıyla yıpranan parti yönetimini de dahil ederek, 6 Nisan 2025’te olağanüstü kurultay kararını da ekledi. Özel, sokak, medya ve sosyal medyayı Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir araya getirerek parti içi muhalefeti etkisiz hale getiren bir nefret organizasyonuyla CHP kurultay sürecini de “tek adaylı bir genel başkanlık kampanyasına” dönüştürmeyi başardı. Keza Parti Meclisinde de aynı hava hakim olunca parti içi muhalefet ve Kemal Kılıçdaroğlu olağanüstü kurultayda bir varlık gösteremedi.
CHP’de Özgür Özel 6 Nisan 2025’te gerçekleştirdiği olağanüstü kurultay süreciyle şaibeli kurultay iddialarına karşı bir hukuki argümanın ötesinde tartışılmaz bir siyasi güç elde ederek parti içi muhalefete ağır bir yenilgi yaşattı. Kemal Kılıçdaroğlu hizbi ve Mansur Yavaş, İmamoğlu’nun tutuklanması ve olağanüstü kurultay sürecinde ağır bir yenilgi yaşadılar. Bu yenilginin ağırlığı sadece rakip kanada yenilmekten değil, CHP kitlesinin tamamen rakip adayları desteklemesinden kaynaklanıyor… O yüzden parti içi muhalefetin bundan sonra gerilla harbini tercih ederek İmamoğlu ve Özel’i yıpratacak ve aralarını açacak bir mücadeleyi tercih etmeleri beklenebilir. Ekrem İmamoğlu, CHP tarafından büyük bir kampanyayla Cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesine, rakibi Mansur Yavaş’ın adeta silinmesine rağmen diplomasının iptali durumunun değişmemesi ve soruşturmaların devamı süresince bir tür siyasi derin dondurucuda olmasıyla fiilen güç kaybedeceği aşikardır.
Bu kadar güç kaybeden taraf varsa, Makyavel’in “sıfır toplamlı iktidar” formülüne göre gücün, Özgür Özel’de toplanmasını bekleyebiliriz. Özgür Özel’in bu kadar güçlenmesinin daha önce kendisinin önünü açan Ekrem İmamoğlu ile arasını açması da kuvvetle muhtemeldir. CHP’nin olağanüstü kurultayla ilk aşaması tamamlanan krizinin, son tahlilde CHP içindeki güç dengelerini Özgür Özel lehine değiştirdiği de anlaşılıyor… Ancak bu son üç haftada ortaya konulan sert siyasi eylem ve söylemin CHP’nin ideolojik meselelerini çözmediği gibi, CHP dışındaki seçmen kitlesinde ciddi bir endişe uyandırdığı da görülüyor. Özgür Özel’in bu bakımdan hızlı bir erken seçim yerine gücünü konsolide edeceği, partiye hakim olacağı, İmamoğlu’nun hukuk üzerinden kendiliğinden tasfiye edileceği ve bu üç haftanın verdiği zararın telafi edileceği makul bir zaman ihtiyaç duyacağı tahmin edilebilir. Özgür Özel, yine Makyavel’e atıfla söylersek bir talih eseri geldiği genel başkanlığa, yetenekleriyle kalıcı bir şekilde sahip olma fırsatını yakaladı. Kitap okuyacağı söylenen Ekrem İmamoğlu’nun Makyavel’in Prens’inden şu satırları okuması halinde ne düşüneceğini artık siz tahmin edin:
“…hiç şaşmayan genel kural: Bir başkasının yükselmesine sebep olan kendi sonunu hazırlar.” (Prens, Anahtar Kitap, s. 51.)