Eğlenceye güvenme, neşeye güven. Eğlence aldatır, doğrucu olan neşedir.
***
Anesteziye güvenme, acıya güven. Uyuşan beyin an gelir açılır. Acı hep uyanık tutar, çektirir ama gün gelip dindiğinde artık daha olgun başka birisindir.
***
Yolculukları kim sevmez. Bavul yap, bavul boşalt eziyetine, gittiğin yerde karşılaşacağın nahoş sürprizlere ve hatta bazen aklının fena hâlde geride kalmasına rağmen yola çıkmak güzeldir. İnsan “gitmek” ister.
Kalmak, tutuklu kalmaktır. Altın kafeste bile olsa…
***
Benim için her yolculuğun kritik ve derinden ürperten bir anı vardır…
Tam o anda geri döneceğim yerin hakiki “yuvam” olmadığını hissederim.
Tam o anda fark ederim ki, gittiğim yer de, döneceğim ev de, her yer gurbet…
Neyse ki, çok kısa sürer o an!
***
Kötüyü dost edinmek dostluğu kötülük kılar.
***
J. Derrida insanın dostluk arayışında “bir başkasına inanma, güvenme özlemi”nin izlerini görür. Şöyle der sonra: “Başkasına inanmak isteriz; çünkü kendimize inanmak isteriz.”
***
2019 notlarım arasında şöyle bir şey buldum: “Kendine bakıyor musun? Orası burası yırtılmak üzere bir alışveriş torbasına dönmek üzeresin.”
***
Sagopa‘nın şu sözlerini de not etmişim: “Fesatlar kapıma vardılar / Ellerinde güllerle…”
***
Kimsenin sevilmeye itirazı yok. Zaten sevilmek için çabalamaktan bitkin düşüyor çoğu insan…
Fakat sevmeye gelince… Herkes sadece kendini sevmeye çalışıyor.
***
Başkalarının gözündeki çapağı görüp eleştirmek için bu kadar atak, kendi günahını, eksiğini, gediğini görmek için bu kadar korkak ya da umarsız olmak!.. Bir tür üstünlük gibi piyasa yaptırılıyor bu hâllere. Yazık!
***
Kaygı ve huzursuzluklarını kendine saklayan ama dışarıya şefkatiyle yaklaşan bir baba… Bir çocuk daha ne ister!
(Bayram boyunca, daha önce de bayramlarda yaptığım gibi, bazıları yayınlanmış eski ve defterlerimde biriken yeni notlarımı gözden geçirip bu köşeye aktarmaya karar verdim… Bakalım, ne diyeceksiniz?)