Bayram tatili için kimimiz şehirde kimimiz güneyde güneşleniyor. Peki gidilecek yerlerin kararını kim verdi?
2025 yazının trend rotaları mı yoksa sosyal medya algoritması mı?
Cevap net: Algoritma ne derse, orası. Çünkü artık tatil planlarımızı aile büyükleri değil, sosyal medyanın keşfet sayfası yapıyor.
Henüz valizi toplamadan Instagram, gitmem gereken tüm lokasyonları valizime dijital olarak yerleştirmiş oluyor.
Otel belli, kahvaltıcı belli, hangi saat arası story atarsam daha çok beğeni alacağım bile belli…
“Senin için seçtik” diyor, o tatlı öneri butonu.
Benim yerime düşünen, karar veren ve asla DM’den konum atmayan dijital bir rehberle yaşıyoruz artık.
Neden Instagram’ın tüm keşfet bölümü Puglia mesela? Çünkü telefonumu dinlemiş, sohbetime tanık olmuş, sonucunda da kendince bir rehber çıkarmış.
Talep ettik mi? Hayır. Henüz gitmeden o kadar çok reels izledim ki, aslında mekanların yüzde 90’ını önceden gezmiş gibiyim. Hatta oraya oturmuş, içeceğimi sipariş etmiş ve arka planda Lo-fi müzikle story’mde paylaşmışım bile…
Daha gitmeden 27 kişilik arkadaş grubuma “Burayı kaçırmayın!” önerisi attım. Gerçekten tatil yapmam gerekmiyor, çünkü algoritma bana zaten o hissi verdi. Eskiden heyecan olurdu tatil öncesi, artık gidilecek yerde göreceğin her şeyi önden gördüğün için algoritma tüm heyecanı öldürdü, bitirdi.
RADAR MAĞDURLARI BURADA MI?
Öte yandan bayramda memleketine ya da güneye tatile gelen herkes ‘Mağdurum’ diyor. Neden derseniz bir güzergahta 3 kere radara giren mi dersiniz, 4. radarda kavga çıkaran mı?
Bu bayram arabayla yolculuk yapanların radarla ciddi bir sınavı vardı. Bir yandan iyi oldu her bayram hız yüzünden birçok kaza oluyor, dilerim bu radarlarla kaza haberleri almayız hiç.
Radar sınavını vermiş arkadaşlarınızı da dönüş yolu için uyarın isterseniz çünkü bu radarların şakası yok.
HAYRAN BIRAKAN BİR SERGİ
Bazı sergiler vardır, görüp geçersiniz. Bazı sergiler ise sizi alır, hiç beklemediğiniz bir dünyaya sokar. ‘Paby’s Garage’ tam da ikinci kategoriye ait. Bu sergiyi görmeden bu yazı kapatmayın; çünkü hem gözünüze, hem ruhunuza, hem de ezberlerinize dokunacak bir şeyle karşı karşıyasınız.
Tugberk Selçuk ve Glem Studio’nun birlikte yarattığı bu projede, klasik çini ile metalin isyankar enerjisi yan yana geliyor. Bu karşılaşma öyle sarsıcı ki, izlerken neye şaşıracağınızı bilemiyorsunuz: Çini gibi kırılgan bir formun bu kadar asi olmasına mı, yoksa soğuk metalin bu kadar duygusal bir forma bürünmesine mi? Ve hayır, bu sadece bir galeri değil. Burası aslında bir otomobil galerisi. Ama geçici olarak bir sergi alanına dönüştürülmüş. Yani sanat, tam anlamıyla farklı bir formda ilerliyor. Bu mekan değişikliği, serginin hissiyatını da dönüştürüyor. Kendinizi bir sanat galerisinden çok, distopik ama bir o kadar da tanıdık bir film setinde gibi hissediyorsunuz.
Sergiye adını veren ‘Paby’, yalnızca kelime oyunu değil, bu evrenin maskotu. Kültürel bir ikonun formundan yola çıkan tavşan figürü, hem bir motif hem de bir ruh hali. Sergi boyunca bazen bir çini deseninde, bazen heykelin ucunda, bazen ise sadece hissettirdiği tavrıyla karşınıza çıkıyor. Sanki her şeyi o toplamış, “İşte benim galaksim” der gibi… GLEM Studio, çiniyi mavi-beyaz sınırların ötesine taşıyor. Sanem Vardar İkili ve Simge Selçuk, geleneksel olanı inkâr etmiyor ama onunla flört ediyor, onu baştan yaratıyor. Bu sefer çini, suskun değil; sesli, tavırlı ve hatta biraz ‘atarlı’. Yani bildiğiniz çiniler gibi değil daha çok bir sokak şairi gibi.
Tugberk Selçuk’un güçlü metal heykelleri de bu diyaloga sessiz kalmıyor. Her form, karşısındaki çiniyle konuşuyor. Bazen bir aşk mektubu, bazen bir sokak kavgası gibi. Kimi zaman arabesk, kimi zaman fütürist. Bu ikilik, izleyiciyi sadece izlemeye değil, duymaya, hissetmeye ve hatta taraf seçmeye davet ediyor.