Bir zamanlar ABD Başkanı Carter‘ın Ulusal Güvenlik Danışmanı da olan ABD’nin en etkili dış politika profesörlerinden Zbigniew Brzezinski‘nin “Büyük Satranç Tahtası” kitabının son sayfasına Napolyon‘a ait olduğu söylenen şu notu düşmüştü:
“Bırakın Çin uyusun, çünkü uyandığında dünya titrer.”
Bu sözü 70’lerde bizde de çok satan Fransız gazeteci Alain Peyrefitte‘in Çin‘i anlatan ve aynı adı taşıyan “Bırakın Çin Uyusun. Uyanırsa Yer Yerinden Oynar” kitabından biliyoruz. O yılların üzerinden neredeyse 50 yıl geçti. Sovyetler’in yıkıldığı 90’lara gelindiğinde, Brzezinski o kitabında, Avrasya’yı küresel üstünlük mücadelesinin satranç tahtası olarak niteliyor ve şu sorunun cevabını arıyordu: “Gerçek anlamıyla ilk küresel güç olan ABD, 21’inci yüzyılda dünyadaki istisnai konumunu sürdürmek için nasıl bir strateji izleyecek?”
Son 40 yılda ABD aklı terör bahanesiyle izlediği “kaos siyaseti”yle bu soruya bir cevap veremedi ki Çin yükseldi, ABD geriledi. Bugün müesses nizama ve bürokratik elitlere meydan okuyan Trump, işte bu düşüşü durduracak lider olarak iktidar geldi ve herkesi şaşkına çeviren yeni bir küresel siyaseti devreye soktu. Olaylara bodoslama dalışı düşüşün derinliğinden kaynaklanıyor ve tesadüf değil. Arkasında tehlike sinyalleri de veren yeni bir akıl var. Başlangıç hamlesini de tıpkı Brzezinski’nin dediği gibi “Avrasya’yı kontrol eden dünyayı kontrol eder” varsayımına dayandırdı. İsrail’i bir yana bırakırsak önce Hindistan lideri Modi’yle, sonra Rusya lideri Putin‘le görüştü ve Ukrayna dosyasını açtı. Bu AB-İngiltere ve Çin hattına karşı ABD, Hindistan ve Rusya ittifakının ilk işaretiydi. Sonrası nasıl gelişir bilinmez ama en azından şimdilik bu ittifak Türkiye‘yi de yakından ilgilendiriyor ve en derin etkisini de Türkiye’nin kapsama alanında olan Ortadoğu‘da gösterecek.
Bu açıdan en kritik ülke de Suriye… Suriye’de tam bir satranç oyunu oynanıyor. Piyonlar şaşkın, kale ve filler pusuda, hamle yapması yani dosyayı açması gereken şah ve vezir ise beklemeyi tercih ediyor.
Önce İran, sonra Suriye dosyası mı açılır belli değil ama Türkiye bölgede büyük bir oyun kurulduğunun farkında olarak “terörsüz Türkiye” hamlesini bir an önce nihayete erdirmeli ve kucaklayıcı bir siyasetle harekete geçmeli.
Muhatabı iç ve dış Kürt siyasi aktörleri ise eski alışkanlıklarla değil yeni bir bakış açısı ve geleceği ortak kurma hassasiyetiyle yaklaşmalı.
Çünkü çok etnikli, çok dinli bir coğrafyada barış içinde birlikte yaşamanın tek formülü 20’nci yüzyıl paradigmalarıyla çözüm talep etmek değil, yeni yüzyılın tehditleri de dikkate alınarak bu coğrafyanın kodlarıyla uyumlu yeni ve sivil ortaklıkları zorlamak gerek. Klasik ezberler çözüm getirmiyor, tam aksine çözümü kilitliyor.
Son birkaç gündür Suriye’de yeni bir süreçten söz ediliyor. Suriye yönetimiyle SDG’nin yani PKK’nın Suriye kolu görüştü ve henüz “tartışmalar emekleme aşamasında” da olsa yeni bir kapı aralanmış oldu. Şiddet ve terörü bırakma açısından olumlu bir gelişme bu.
Suriye’de nasıl bir yol haritası izleneceğini en sahici biçimde Suriye Demokratik Konseyi (SDK) Başkanı Leyla Kahraman, Şarkul Avsat’a verdiği demeçte dile getiriyor:
“Eski rejimin yıkılmasının ardından hassas bir geçiş aşamasıyla karşı karşıya olduğumuz ve herkesin bölünmüş olduğu bu dönemde, kapsayıcı Suriye kimliğinin yeni bir tanımı yapılmalı ve ülkenin gelecekteki yönetim şekline odaklanılmalıdır.”
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz