Çocukluğumuzda yaşadığımız, fark edemediğimiz ve görmezden geldiğimiz birçok sorunun ilerleyen yıllarda başımıza bela olabileceği artık bilinen bir gerçek. Çocukluk travmaları diye kaçınılmaz bir şey var ne yazık ki. Bugün farkında olmadan yaptığımız bir eylemin ya da verdiğimiz tepkinin kökeni çocukken başımızdan geçen, bize yaşatılan bir olay olabilir. Murat da öyle bir çocuk. Annesi ve babasının sürekli kavga ettiği bir kaos ortamında büyüyen, her hareketinin sorgulandığı, görmemesi gereken şeyler gördüğü için daha çok küçük yaşlarda hayatı sorgulama başlayan Murat, ergenlik döneminden itibaren sosyal ilişkileri zayıf bir insana dönüşür. Annesi büyüyüp onu kurtarmasını, babası ise, başka bir kadınla evli iken, 7 yaşında bir adam olmasını beklemektedir.
Kendi mutluluğu için organize edilmiş gibi görünen sünnet düğünü en büyük kâbusu haline gelir. Annesinin travmalarını kendininmiş gibi içselleştirmiştir. İşlemediği suçlar için yargılanmakta, çaresi olmayan acıları hafifletmeye çalışmaktadır. Aşırı korumacı annesi, narsist babası arasında kalan Murat, üzerinden anılarının ve kabuslarının etkisini atamaz. Kendisini mahkemede bulur. İşlemediği bir suçtan yargılanırken, anne ve babasının birbirini suçlamalarına, ağıza alınmayacak söylemlerle birbirlerine hakaret etmelerine maruz kalır. O şiddet ortamında kimsenin beklemediği bir tepki veren Murat, annesinin kuzusuyken adım adım kurbanı haline gelir.
2020’de pandemi döneminde çekilen Annesinin Kuzusu isimli film işte trajik bir hikaye ortak ediyor seyirciyi. Ben Bir Denizim ve Kimya filmleriyle adından bahsettiren Umut Evirgen‘in yönetmenliğini yaptığı ve senaryosunu da Feride Çiçekoğlu ile yazdığı filmde anneyi Selin Şekerci, babayı Necip Memili, Murat’ı da Kubilay Aka canlandırıyor.
GÜÇLÜ OYUNCULUKLAR
Filmdeki oyunculuk performansları üst düzeyde. Şekerci, sevgisini dile getirmekte cömert ama göstermekte cimri, ikinci kadın konumundaki, baskıcı ve korumacı anneyi çok iyi oynuyor. Bir karısı olduğu halde başka kadından çocuk yapmayı marifet sanan ve oğluyla hava atan ama ona gram sevgisi ve katkısı olmayan, çıkarcı, kumarbaz babayı canlandıran Necip Memili de her zamanki gibi akılda kalan oyunculuğuyla öne çıkmayı başarıyor. Kubilay Aka ise çok fazla repliği olmayan Murat’ı öyle içselleştirmiş ki, her hareketinin bir sebebi var ve ufacık bir mimikle bütün duyguyu seyirciye geçirebiliyor. Murat’ın gözlerinden bakışından, acı çektiğini anlamak hiç de zor değil. Yönetmen Evirgen de özellikle mahkeme sahnelerinde yarattığı başarılı atmosferle bir vicdan muhasebesiyle başbaşa bırakıyor seyirciyi. Anne baba arasında taraf olmaktan çok, çocuğu odağına alarak topu seyirciye atıyor. Özellikle zaman atlamalı kurgusuyla dikkat çeken film, aldığı ödüllerle de merak uyandırmıştı.
Yaklaşık 80 dakika süren filmin fon müziğinde İbrahim Tatlıses’ten dinlediğimiz Muradı Böyle türküsü yer alırken, ünlü tiyatrocu Behzat Uygur ile Tolga Çevik’in şovunda piyano çalan Minik lakaplı Özer Atik de filmin sürprizlerinden.
KARANTİNA’DA DOĞAN AŞK
1996 doğumlu genç yazar Beyza Alkoç’un yazdığı 3391 Km isimli kitabın film uyarlaması geçtiğimiz yıl tam da bu hafta gösterime girmişti filmi. Deniz Enyüksek’in yönettiği film bir milyona yakın izleyici toplamayı başarmıştı. Genç kuşağın çok sevdiği ya da diğer bir tabirle genç kuşağın dilinden iyi anlayan Alkoç’un 2016’da çıktığında en çok satanlar listesinin en başında yer alan, bir nesle okumayı sevdiren Karantina isimli kitabı da sinemaya uyarlandı. Aynı isimle seyirciye buluşan Alkoç’un, Koray Yeltekin birlikte senaryolaştırdığı filmin yönetmen koltuğunda Ahmet Topuz oturuyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise Meltem Akçöl, Demirhan Demircioğlu, Onur Bay ve Taha Baran Özbek ile İlker Aksum ve Deniz Uğur yer alıyor. Filmin konusu şöyle: Zeynep Akay (Meltem Akçöl) babasının yeni işi sebebiyle eski okulundan ve evinden ayrılır.
Eğitim hayatına kolejde devam edecek olan Zeynep’i okulun ilk günü büyük bir karmaşa bekler. Okul müdürü Ender Zorlu (İlker Aksum), bir öğrencide çok ciddi bir salgın hastalığın belirtileri olduğunu ve durumlar netleşene kadar kimsenin okuldan çıkamayacağını, karantinaya alındıklarını duyurur. O esnada Zeynep, koridorlarda dolaşırken bir cesetle karşılaşır. Ender Zorlu’nun oğlu Onur (Demirhan Demircioğlu) ise, cinayetin babasının üstüne kalacağını düşünerek, ona yardımcı olmak için cesetten kurtulmaya çalışır. Yakın arkadaşları Burak (Onur Bay) ve Mert (Taha Baran Özbek) ile birlikte Zeynep’i de ikna ederek bu zor durumdan kurtulmaya çabalarlar. Bir taraftan kimseyi uyandırmadan cesedi ortadan kaldırmaya çalışırken diğer taraftan da cinayeti işleyen kişiyi bulmaya çalışan grup hiç olmadığı kadar birbirine bağlanır ve mükemmel bir dostluk örneği sergiler. Bu sırada Onur, hiç beklemediği anda aşk ile tanışırken, hayatının alt üst olmasıyla kritik kararlar vermek zorunda da kalacaktır.