Alzheimer ileri yaşın nörodejeratif hastalığıdır. Beslenme ile antioksidanlar, B vitaminleri, polifenoller, omega 3 yağ asitleri, balık ve sebze yemenin her ne kadar Alzheimer hastalığı gelişme riskini azaltacağına dair epidemiyolojik veriler olsa da randomize kontrollü çalışmalarla henüz kanıtlanmış değildir. Ancak oleik asit, polifenoller, A, B 12, C, D, E vitaminleri, omega 3 yağ asitleri, demir, iyot, çinko gibi mineraller ve amino asitleri doğal besinlerden sağlayarak nöronlardaki oksidatif stresi, nöroinflamasyonu ve apoptozisi azaltarak sağlıklı bir beyin aktivitesi sağlanabileceği literatürde gösterilmiştir.
SAĞLIKLI NÖRONLAR İÇİN YAPILACAKLAR
Ağır metallerden uzak durun.
Alüminyum içeren ürün kullanmayın.
Doymuş ve trans yağ içeren besinlerden arındırın.
Daha çok taze sebze yiyin.
Yeterince taze meyve yiyin.
E, C, folat ve B 12 vitamininden zengin besinlere beslenmenizde yer açın.
Aerobik egzersizleri artırın.
Kan demir düzeyinizin normal sınırlarda olduğunu kontrol edin.
Demir, bakır tencereler kullanmayın.
SEBZE TÜKETEREK KALİTELİ YAŞLANIN
Çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin balık, yumurta, kuruyemişler, yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller 70 yaşına kadar bireyin hayatta kalma ve sağlam fiziksel ve bilişsel işlevlere sahip olmasını sağlar.
Beslenmede mevsime uygun taze sebze, taze meyve, tam tahıllar, tam yağlı süt ürünleri ve yağsız kırmızı et, beyaz etler ve balıktan dengeli beslenme sağlıklı yaşlanmayı sağlar.
İşlenmiş etler, fazla tuz, trans yağlar, şeker yaşlanmayı hızlandıran beslenme faktörleridir.
KARACİĞER YAĞLANMASI OLANLAR DİKKAT
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de kolon kanseri en yaygın görünen kanserler arasında yer alıyor. Özellikle değişen sağlıksız yaşam koşulları olan ev dışında trans yağ, katkı maddeli ve kızartma ağırlıklı beslenme kolon kanserine yakalanmayı kolaylaştırıyor. Ve süt ürünlerinden yetersiz beslenmenin kolon kanserini tetikleyebildiği de bilimsel araştırmalarda gösteriliyor diyebilirim. Fakat son yıllarda yapılan araştırmalar obezite ve bazı kan parametrelerindeki yüksekliklerin kolon kanseri gelişimini kolaylaştırdığını da bildiriyor.
Mesela obez, yüksek tansiyon ve karaciğer yağlanması olan bireylerin kolon kanserine yakalanma riskleri daha yüksek olduğu görülmüş. Yine HDL dediğimiz iyi kolesterolün düşük olması kolon kanseri riskini artırırken yüksek yoğunluklu lipoprotein seviyelerinin yüksek olması kolon kanseri riskini de azaltabiliyor. Buna karşılık toplam kolesterol, trigliserit ve LDL kolesterol arttıkça kolon kanserine yatkınlık artabiliyor. Bu sebeple metabolik sorunların önlenmesi kolon kanserine karşı da önleyici rol oynayabiliyor.
KİLO VEREMİYORSANIZ, KAN DEĞERLERİNE BAKILMALI
Zayıflama çabası yağ dokusu fazla olan kişiler için büyük bir sorun haline gelebiliyor. Çok az yese de zayıflayamayabiliyor. Su içsem yarıyor diyen kişilerin genelde zayıflamasını zorlaştıran bazı biyokimyasal değerlere sahip olduğu birçok araştırmada üstünde duruluyor diyebilirim. Ben de zayıflattığım hastalarımın kilo kaybı zor olanlarında şunu gözlemledim. Hekim kontrolünde yapılmış kan değerlerine baktığımda ideal kilo vermek için kan biyokimyasında olmasını önerdiğim ideal değerlerin aşağıda belirttiğim gibi olmasının düzenli zayıflamada etkin olduğunu gözlemleyebildiğimi ifade etmeliyim.
İnsülin düzeyinizin düşük olması önemli. İnsülin düzeyi açlıkta 10 mg/dL ve altında olduğunda insülin direnci kırılır, yağ yakma hızlanır ve hormonsal dengesizlik düzelir.
Son 3 aylık kan şekeri ortalaması normal olmalı. HbA1C için ise yüzde 5.2 ve altındaki değerler kolay zayıflamak için vücudun yağ yakma moduna geçmesi için optimaldir.
Çok yüksek değil ortalama D vitamini düzeyi önemli. D vitamini değerinin 30-50 ng/dL olması yeterlidir.
Demir depolarının dolu olması değerli. Bu sebeple ferritin düzeyinin en az 40 ng/dL üzerinde olmalı.
B 12 değerinin 300 pg/mL üzerinde olmalı.
TSH değerinin de 2-2.5 arasında bulunması önemlidir.
KOLON KANSERİNE KARŞI TÜYOLAR
Diyet lifinden zengin baklagil, kuruyemiş, tam tahıl, sebze ve meyve yemeyi asla kesmeyin.
Süt, yoğurt, peynir, ayran ve kefirden zengin beslenmeye özen gösterin.
Yağsız kırmızı et, derisiz tavuk, hindi ve balık eti tercih edin.
Zeytinyağını yemek ve salatalarınıza koymayı ihmal etmeyin.
Fermente besinlerden sık yiyin
Düzenli yürüyün.
GASTRİT HASTALARI İÇİN BESLENME ÖNERİLERİ
Gastrit mide duvarının iltihaplanmasıdır. Karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, epigastrik gerginlik, hazımsızlık, şişkinlik, sırt ağrısı ve midede yanma belirtileridir. Ve birçok yetişkin kadın ve erkek gastrit hastalığından da müzdariptir. Tedavi tıbbi farmakolojik tedavi olsa da beslenme gastrit hastaları için temeldir. Beslenmede temel amaç mideyi tahriş eden ve mide asidini arttıran besinlerin durdurulmasıdır. Gastrit hastalarına en iyi gelen besinlere göz atalım.
Pirinç lapası gastrit hastalarının doğal ilacıdır.
Az tuz ve suda pişirilmiş basmati pirinci mide asidini dengeler.
Probiyotik yoğurtlar ve olgunlaştırılmış peynirler mideyi yatıştırarak gastriti kontrol altına alabilmektedir.
Hindistan cevizi suyu mükemmel bir elektrolit kaynağı ve mide asit dengeleyici olduğu için gastrit hastalarına şifadır.
Kızarmış olmak kaydıyla kepeği az ekmekler tam tahıllı ekmekler mide asidini dengeleyerek gastriti tedavi eder.
Havuç suyunun son derece yararlı olduğu bilimsel araştırmalarda gösterilmiştir.
Balla tatlandırılmış 1 veya 2 fincan kadar koyu değil açık çay içmek gastriti artırmamaktadır.
Kahve ve baharatlar gastrit hastaları için hastalığı uyarıcı etki gösterebilir.
Çeşniler, acı biber, ekşi besinler, turşu gastritli hastalar için riskli yiyeceklerdir.
Taze domates, çiğ sarımsak, pişirilmemiş kuru ve taze soğan, limon, gibi mide asidini artıran yiyecekleri yememek önemlidir.
C vitamininden ve antioksidanlardan zengin besinler gastritin iyileşmesini destekler.
Gastriti olan hastalar yemekle beraber su içmemelidir.
Yenilecek yemek ya da besinler çok sıcak ya da çok soğuk olmamalıdır.
Yiyecekler iyi çiğnenmeli ve yavaş yenmelidir.
Gece yatmadan 3 saat önce besin alımı sonlandırılmalıdır.