Dizi tarihimizin en başarılı işlerinden olan Ezel’de canlandırdığı Kerpeten Ali karakteriyle tanınan Barış Falay, her projesinde üstüne koyarak yoluna devam etti. Şu sıralar aile değerleri ve maddiyat sınavından geçemeyen kardeşlerin hikâyesini anlatan atv dizisi Kardelenler‘de Koray karakterini canlandıran başarılı oyuncu. yaklaşık 30 yıllık kariyer yolculuğunda zorlu yollardan geçtiğini samimiyetle anlatırken artık boyunu geçen oğlu Mavi Rüzgar’dan da gururla bahsediyor.
– Barış bey, yeni diziniz hayırlı olsun. Sizi yeniden Atv ekranlarında görmek çok güzel… Diziye dâhil olma sürecinizden bahseder misiniz? Neydi size cazip gelen?
– Merhaba, teşekkür ederim. Ben oyunculuğun başka biri olabilme sanatı olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle birbirinden farklı karakter oynamak isteğim hep sürecek. Yaklaşık 2 yıl kadar kendimden yaşça çok büyük ve hem edimiyle hem sözüyle ailesine ve çevresine iyi örnek olan birini oynadım. Şimdi en son oynadığım karakterden farklı olsun benim için de zorlayıcı olan yeni bir karakter yaratmak istedim. Koray bu anlamda beni de şaşırtan bir karakter.
– İlk bölümü beğeniyle biraz da içimiz burkularak izledik. Dizi ve karakterinizle ilgili nasıl yorumlar aldınız?
– İlk bölüm yayınından sonra gelen yorumlar hikâyemizin ilgi çektiğini gösteriyor. En çok gelen yorum aileden ayrıksı duran Koray’ın, kayınvalidesine söylediği “bu evlatların sana bakmayacak” iddiasının bölüm finalinde gerçekleşmesiydi. Sanıyorum sonrası için de heyecan yaratmış. Bir de “gençleşmişsiniz” yorumları geldi ve gülümsetti bu. Sanıyorum uzun beyaz sakalı kesince böyle oldu. Seyircinin beğenisi ve tepkisi olumlu yönde olunca biz de mutlu oluyoruz.
– Evet, Koray’ın kayınvalidesine ‘bizim elimize kalacaksın’ öngörüsü ne yazık ki gerçek oldu. Koca bir ailenin bir anda yersiz yurtsuz kalması çoğu izleyicinin gururuna dokundu. Gerçek hayatta da maalesef bunun örnekleri var. Bu durumla ilgili neler söylemek istersiniz?
– Rahmetli hocamız Prof. Dr. Sevda Şener’in bizi yetiştirirken özellikle üzerinde durduğu bir durum vardı. “Karakterinizi eşikte sınatın, sınavlardan geçemeyişler ya da geçiş şekilleri dramayı yaratır” derdi. Hayatta pek çok sınav var. Kimilerinden kalabiliyoruz. Arzularımız, maddiyat, evlatlar, aile büyüklerimiz… Bazen sınav bazen ödül olabiliyor. Önemli olan sınavlardan sağ salim sevgiyle geçebilmek. Bizim hikâyemizde aile büyüğü ve maddiyat sınavından geçemeyen kardeşler var. Demek ki içinde yaşadığımız toplumda da çok var ki drama bunu kendine konu edinmiş. Toplumda karşılığı olmayan bir durumu drama yapısı gereği konu edinemez. Asıl bakmamız gereken yer bu bence.
-Siz kaç kardeşsiniz? Anne babaya yaklaşım nasıl?
– Biz iki kardeşiz. Benden beş yaş büyük ablam var. Annemizi ve babamızı yeni yolculuklarına uğurladık. Kolay olmadı tabii ki. Babamın sağlığı ile ilgili zor süreçler yaşadık. Hep yanındaydık. Hastane sürecinde hiç ayrılmadık yanından. Aylarca ben, ablam, eşlerimiz dönüşümlü baktık. Anne ve baba en önemli sınavlarımız. Kayıpları zor çok zor. Tüm büyüklerimize uzun ve sağlıklı ömür dilerim.
– Dizinin ilerleyen bölümlerinde kayınvalidesine evini açan Koray’ın tavrı yumuşayacak mı sizce?
– Tüm karakterlerimizin oldukları hale nasıl evrildiklerini izleyeceğimizi umuyorum. Çünkü bu hem oynama hem de seyir zevki yaratıyor. Koray’ın farklı hallerini oynayabilmeyi heyecanla ben de bekliyorum.
ÇOK HAKSIZLIĞA UĞRADIM
– Kariyerinizde hep üstüne koyarak, tekdüzeliğe düşmeden ilerlemeyi başardınız. Kendi jenerasyonunuz arasında aslında jön oynayacak niteliklere sahipsiniz. Bu bir tercih meselesi mi yoksa size bunun için fırsat verilmediğini mi düşünüyorsunuz?
– Sohbetimizin başında da söylediğim gibi ben oyunculuğu meslek olarak edindim. Her meslek gibi bizim mesleğimizin de okulu var, onu bitirdim. Hocalarımdan ustalarımdan öğrendim. 27 yıl aralıksız yılda en az 2 ya da 3 farklı oyunla sahneye çıktım. 20 yıldır da televizyon sektöründeyim. Sadece bana değil, mesleği oyunculuk olan çok fazla meslektaşımıza şans verilmediğini düşünüyorum.
-‘Amerikalı olup yabancı dizide oynasa kesin Emmy ödülü vardı’ diye bir yorum okudum. Bu noktada, hakkınızın yendiğini düşünüyor musunuz? Sektöre genel anlamda kızgınlığız var mı?
– Teşekkür ederim bu yorum için, büyük mutluluk. Öncelikle hukuksal zemine oturtulmamış, mesleğin tanımının yapılamadığı, oyuncunun görevinin, sınırlarının, haklarını olmadığı bir yerde herkes büyük haksızlığa uğrar. Sektör olunabilmesi için, onun yaratıcılarına hakları teslim edilmeli. Dünyanın hiçbir yerinde 5 günde 180 dakika hikâye çekilmiyor. Yoksa şahsi olarak adaletsizlik çok yaşadım: 20 yılımı verdiğim Kocaeli Şehir Tiyatroları’nda hem de kapalı gişe oynarken (Guguk Kuşu) mobingle istifaya zorlandım. Televizyonda anlaşmasını yaptığım ve 3 ay boyunca hazırlandığım, çokça da iş reddettiğim hazırlık sürecinde rolümü açıklama yapma gereği bile duymadan başka meslektaşıma verdiler. Böyle çok hikâyem var, sadece benim değil çok meslektaşımın yaşadığı sayısız haksızlık var. Bu yüzden zaten hukuk her konuda hepimize lazım. Adalet ve özgürlük en büyük ihtiyacımız…
– Ezel ile artan tanınırlığınız sebebiyle size halen Kerpeten Ali diyenler oluyor. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
– Evet tüm oynadığım karakterlerle seslenenler oluyor. Bu beni mutlu ediyor. Ben kendimi silip karakteri öne çıkarıp, O olduğuma inandırmışım ve en önemlisi de yazarın, yönetmenin de düşünü gerçekleştirmişim demek oluyor ki çok büyük mutluluk benim için.
OĞLUM BENİ BESLEYİP BÜYÜTÜYOR
– Oğlunuz Mavi Rüzgâr kocaman oldu. Nasıl bir baba oğul ilişkiniz var? Sizi beslediğini düşünüyorum.
– Evet Mavi Rüzgar 16 yaşında. Dediğiniz gibi, O büyürken beni besliyor büyütüyor. Ben de O’na alan tutmaya çalışıyorum hayat yolunda. Ebeveyn olmak çok ilginç bir yolculukmuş. Her yaşı başka bir hikayeymiş çocukların. Önce çok fazla koruyup kollarken şimdi yavaş yavaş arkadaş olmaya başlıyoruz. Bir de herkesin bir ana baba evladı olduğunu ve büyük emeklerle yetiştirildiğini daha iyi anlıyor insan. Tüm çocuklar hepimizin, onlar geleceğimiz. Çocuklarımızın hepsi sağlıklı ve iyi olsunlar
-Adının hakkını da veriyor. Sörf de başarıları var. Bir ebeveyn olarak gurur duyuyorsunuzdur şüphesiz. Nasıl bir kariyer yolculuğu planlıyorsunuz Rüzgar için?
– Mavi Rüzgar, sörfü çok sevdi. Çağla Kubat Yelken Klübü’nün sporcusu. Hocalarının da desteği ve kendi azmiyle geçtiğimiz yaz kendi yaş kategorisine Avrupa Şampiyonu oldu.2 sene önce de milli takıma girerek Dünya ikincisi oldu. Hayatına, kariyerine kendi karar verecek. Biz sadece destekçisi olabiliriz.
– Oyunculuğa ilgisi var mı? Sizin yolunuzdan gitmesini ister misiniz?
– Bu yıl ilk defa oyunculuğa ilgisi olduğunu paylaştı bizimle. Şu an 1923 Müzikali’nde oynuyor. Umarım sanat ve spor hep hayatında olur.
-Sizleri izler mi, yorumda bulunur mu? Kardelenler’i beğendi mi mesela, bir şey dedi mi karakteriniz için?
– Mavi Rüzgar hem beni hem Esra’yı izler ve fikirlerini, eleştirilerini her zaman belirtir. Küçük yaştan beri çok tiyatro oyunu ve sinema filmi seyrettiği ve bizimle beraber olduğu için iyi eleştirmendir. Kardelenler’i izledi hatta oyuncu ekiple beraber izledi. Gençlerin ilişkilerinin daha fazla işlenmesi gerektiğini ifade etti. Böyle güçlü bir karakterde beni izlemekten zevk alıyor tabi.
EN BÜYÜK ZENGİNLİK HUZUR
– Koray zengin biri. O yüzden enişteleri tarafından kıskanılıyor. Sizin zenginlik tanımınızı merak ediyorum?
– Huzur en büyük zenginlik olduğunu düşünüyorum. Yastığa başınızı koyduğunuzda rahat uyuyabiliyorsa insan, kimseye verecek bir hesabı yoksa ve kendi içinde özgürse en zenginidir bu dünyanın.
– Peki ya mutluluk? Çok para çok mutluluk getirir mi? Mutluluğu nasıl tanımlarsınız?
– Mutluluk anda olabilmek. Geçmişin hezeyanları, geleceğin kaygısı ile uğraşmamak. Şükür halinde olabilmek.
– 50’li yaşların başındasınız. Çok da güzel yaş alıyorsunuz. Aynaya baktığınızda gördüğünüz yansımadan memnun musunuz?
– Teşekkür ederim, mutlu oldum. Gün geçtikçe daha da memnun oluyorum aynaya baktıkça. Çünkü her çizgim, doğru bildiğimden şaşmadan yürürken hayat yolunda yaşanılan onlarca duygunun hediyesi. Artık akışa hayata daha çok teslim edebiliyorum kendimi…