Osmanlı, İran’ı yok etme planına katılmamıştı

Osmanlı, İran’ı yok etme planına katılmamıştı
A+
A-


İran, Türkiye aleyhine birçok faaliyete destek vermesine rağmen Türkiye, bu ülkeye yapılan saldırıda İsrail’i kınayıp tavır aldı. Tarihte de İran’daki devletler birçok defa Osmanlı’ya karşı Avrupalılarla ittifak kurmuş, fakat Osmanlı yönetimi 1762’de Afgan Hanı’nın, iç karışıklıklarla sarsılan İran’ı ortadan kaldırma teklifini “Böyle zayıf düşmüş bir halk üzerine asker sevk etmek suretiyle ülkelerini harap etmek doğru olmaz” diyerek kabul etmemişti

İran‘da kurulan Akkoyunlu ve Safevîler, Türk ve Müslüman olmalarına rağmen Osmanlı Devleti aleyhine, Venedik, Papalık ve Kutsal Roma İmparatorluğu gibi devletlerle ittifak yaptılar. İran’daki devletlerle çatışan Özbekler ve Babürlüler ise Osmanlı Devleti’yle ittifak kurmaya çalıştılar.

1501’de İran’da kurulan Safevî Türk Devleti, Şii olduğu için Sünni İslam dünyasında bir tehdit olarak görüldü. Özellikle Osmanlılar ve Babürlüler, İslam dünyasının ortasındaki bu Şii devleti ortadan kaldırmak için birçok plan yaptılar. Buna mukabil planların hiçbiri dönemin şartları elvermediği için hayata geçirilemedi. Uğur Demir, “Osmanlı Hilafetinin İlk Asırları” kitabında bu projeleri ayrıntılı bir şekilde anlatır.



IV. Murad, Bağdat önlerinde.

BABÜRLÜLERİN İTTİFAK TEKLİFİ

Safevîler aleyhine ilk Sünni İslam ittifakı teklifi Babürlü Hükümdarı Hümayun tarafından 1556 yılında Kanuni Sultan Süleyman‘a yapıldı. Ancak kısa bir süre sonra Babürlü tahtına 15 Şubat 1556 tarihinde Hümayun’un yerine oğlu Celaleddin Ekber Şah‘ın geçmesiyle Osmanlı-Babürlü münasebetleri bozuldu. Böylece ilk Osmanlı-Babürlü ittifak teklifi hayata geçirilemedi. Ekber Şah, tam tersi bir siyaset izleyerek Osmanlılara karşı bir Babürlü- Safevî-Özbek ittifakı kurmaya çalıştı ama başarılı olamadı.

Babürlü Hükümdarı Cihangir döneminde 1622’de Kandehar’ın Safevîler tarafından ele geçirilmesi üzerine Osmanlı-Babürlü münasebetlerinde yeni bir dönem başladı. Cihangir, Safevî tehlikesine karşı Özbek hanlıkları ve Osmanlılardan oluşan bir Sünni ittifak kurmak için harekete geçti. Bu temaslar IV. Murad döneminde daha da arttı. Buhara Hanı İmam Kuli Han‘ın amcasının oğlu Ay Mehmed Han, 1626’da bir nameyle birlikte Babürlü Hükümdarı Cihangir’e gönderildi.



Hümayun

1628’de tahta çıkan Babürlü hükümdarı Şah Cihan, Safevî tehlikesini bertaraf etmek için Osmanlılara bir ittifak teklif etmek üzere Mir Zarif İsfahanî’yi elçi olarak gönderdi. İsfahanî, İran seferinde olan IV. Murad ile 18 Ekim 1638 tarihinde Musul’da görüştü. Elçinin getirdiği mektupta, “gazi Osmanlı padişahının Bağdat tarafına geldiğini işittiklerinde kendilerinin de Kandehar’ı Safevîlerin elinden almak için asker göndermek üzere hazırlıklara başladıklarını” haber verdi. Aynı mektupta Safevîlere karşı bir ittifak teklif ediliyordu. Ancak Osmanlı tarafı karşı tarafın ciddiyetinden emin olmadığı için bu ittifak teklifini geçiştirdiği gibi Babürlü hükümdarına üst perdeden bir mektup gönderdi. Bunun üzerine iki devlet arasında irtibat kesildi.

KARŞILIKLI ELÇİLER GÖNDERİLDİ

1640’ta tahta çıkan Sultan İbrahim döneminde sultanın cülusunu bildirmek için Babürlü Hükümdarı Şah Cihan’a gönderilen mektupta iki Sünni devlet arasındaki dostluğun devamını sağlamak adına elçi gönderildiği bildirilmekte, daha da önemlisi Safevîlere karşı bir ittifak teklif edilmekteydi. Böylece Osmanlılar ilk defa Safevîleri ortadan kaldırmak için Babürlülere Sünni bir ittifak teklif etmişti. Yine bu dönemde Babürlü Hükümdarı Şah Cihan’a gönderilen başka bir mektupta Safevîler üzerine bir sefere çıkılacağı bildirilerek ittifak önerilmekteydi. Buna karşılık bu mektup daha Hindistan’a ulaşmadan Babürlülerden gelen bir mektupta ittifakın mümkün olmadığı ifade edildi.

Osmanlı-Babürlü diplomatik münasebetleri 1649’da tekrar başladı ve karşılıklı elçiler gönderildi. 1656 yılında İstanbul’a gelen Babürlü Elçisi Kaim Bey, Osmanlılara Safevîler aleyhinde bir ittifak teklif etti. Babürlü elçisinin teklifine Bâbıâlî, yani Osmanlı hükümeti Venedik savaşlarının sürmesinden ve dolayı olumsuz cevap verdi.



Ahmed Şah Dürranî

1656 yılındaki Babürlü teklifine olumsuz cevap verilmesi hususunda İstanbul’da bulunan İsveç Elçisi Ralamb ilginç bir bilgi verir. Buna göre dönemin şeyhülislamı Hocazade Mesud Efendi, ittifak teklifine karşı çıkmıştı. İsveç elçisi itirazın sebebini şöyle izah eder:

“Ama işin aslı, müftü Saray’a İran Şahı’nı yıkıma uğratmamalarını, ne zaman olsa Türklerin baş edebilecekleri bir hükümdar olduğunu, buna karşılık, hükmettiği toprakların Osmanlı İmparatorluğu ile Babürlüler ve Büyük Tataristan (Hanlıklar) arasında bir set oluşturması sebebiyle kendisine yardım etmenin daha doğru olacağını öğütlemiş olduğudur. İran Şahı mağlubiyete uğratıldığı takdirde, söz konusu iki büyük gücün Osmanlılara komşu olacaklarını, her ikisi de aynı dinden olmakla birlikte hanedanları Türklerinkinden daha eski olduğu için, hâlen Osmanlıların sorunsuz olarak ellerinde tuttukları Mekke’nin hamiliğine soyunabileceklerini de eklemişti.”

NADİR ŞAH’IN İLERLEYİŞİ

18. yüzyılda da Osmanlılar ile Babürlüler arasında İran’a hâkim olmak için ittifak görüşmeleri gündeme geldi. Safevî Devleti, 1736’da tamamen ortadan kalktı ve İran’a Avşar Türkü Nadir Şah hâkim oldu. Nadir Şah, 1737’de Hindistan üzerine sefere çıktı. Hedefi Babürlüleri ortadan kaldırmaktı. 1738 yılında Kandehar’ı ele geçiren Nadir Şah, 11 Haziran 1738’de de Gazne’ye hâkim oldu.

13 Şubat 1740 tarihinde Karnal’da Babürlüleri büyük bir mağlubiyete uğratıp Babürlü Hükümdarı Nasreddin Şah’ı esir aldı. 9 Mart’ta Delhi’ye girip Babürlülerin bütün zenginliklerine el koydu. Hindistan’a tam olarak hâkim olamayacağını bildiği için Mayıs 1739’da Babürlülerle antlaşma imzalayıp Özbek hanlıkları üzerine sefere çıktı.

Nadir Şah’ın bir türlü durdurulamaması üzerine Babürlüler 1744 yılında İstanbul’a bir elçi gönderdiler. Bu tarihte Hindistan’dan elçi gelmesinde Osmanlı-İran Savaşı’nın 1743’te tekrar başlaması da önemli bir nedendi. Babürlü Hükümdarı Muhammed Şah’ın elçisi Seyyid Ataullah, İstanbul’a geldikten sonra bir dizi diplomatik temasta bulundu. Bu temaslarında, getirdiği namelerde bulunmayan bazı önemli bilgileri de ayrı bir rapor hâlinde bildirdi. Buna göre Nadir Şah’ın ilk hedefi Anadolu’ya hâkim olmaktı. Ardından Hindistan’a hâkim olmak üzere harekete geçecekti. Burayı da ele geçirdikten sonra Mekke, Medine, Şam ve Mısır’ı istila edecekti.

Elçinin Nadir Şah hakkında Osmanlı devlet adamlarını uyarmasından sonra 1748 yılında Babürlülerden bir elçi daha geldi. Bu elçinin birinci görevi Nadir Şah aleyhinde Sünni bir Osmanlı-Babürlü ittifakı kurmaktı. Buna mukabil artık şartlar 1744 yılına göre oldukça değişmişti. Çünkü Osmanlı tarafı Nadir Şah’tan yepyeni teklifler almıştı. İki ateş arasında kalan Nadir Şah, zaman kazanmak için Osmanlı padişahının halifeliğini tanıdığını ve bundan sonra Sünni anlayışa daha ılımlı yaklaşacağını ifade etmişti. Bu yüzden Babürlülerin ittifak teklifine olumsuz cevap verildi.



Kerim Han Zend


‘ZAYIFA EL KALKMAZ’ DENİLEREK İRAN’A DOKUNULMADI

NADİR Şah, 1747’de öldürülünce İran büyük bir kargaşaya sürüklendi. Afganistan aşiretlerinden Peştun Abdalî kabilesi reisi Ahmed Şah Dürranî, bu kargaşadan istifade ederek Kandehar’da hükümdarlığını ilan edip Afganistan Devleti’ni kurdu. Abdalîlerin bölgede daha önce hâkimiyet kurmuş Akhunlar’dan (Eftalit) geldiği söylenir. Dürranî, 1751-1752 yıllarında Afgan Türkistanı’na bir sefer başlattı. 1751’de Pencab’a girdi. Babürlüler, 1752 yılında Seyyid Ataullah adında bir elçi daha göndererek Osmanlılara, Ahmed Şah Dürranî’ye karşı bir ittifak teklif etti ancak Bâbıâli, teklife olumsuz cevap verdi.



III. Mustafa

Osmanlılar’ın ittifak teklifini kabul etmemesi Dürranî’nin elini rahatlattı ve Delhi’ye kadar ilerledi. Ahmed Şah, 1761’de Maratalara karşı kazandığı Panipat Muharebesi’nde sonra 1762’de III. Mustafa’ya bir mektup göndererek Bâbıâli’ye ittifak teklifinde bulundu. Ahmed Şah’ın bu dönemde Osmanlılara ittifak teklif etmesinin en önemli sebebi İran’da yaşanan hadiselerdi. Çünkü İran’da her ne kadar görünürde III. İsmail hükümdarsa da iktidarın ipleri Kerim Han Zend’in elindeydi.

Kerim Han, önce içerideki muhaliflerine daha sonra da Kaçarlara karşı önemli başarılar kazandı. Kerim Han’ın başarıları İstanbul’da da yakından takip ediliyordu. Hatta bazı mahfillerde Osmanlıların Kerim Han’ı desteklediği söylentileri dahi dillendiriliyordu. Ahmed Şah mektubunda, Safevîler ve Babürlüler gibi kadim devletlerin başına gelenlerin ibretlik bir durum olduğunu, “dünyanın ahvalinin karıştığını, eski büyük devletlerin sarsıldığını” belirtiyordu. Bu ifadeler her ne kadar Şii bile olsa 300 seneye yakın zamandır dünya siyasetinde etkili olan böylesi bir hanedanın ortadan kaldırılmasının diğer kadim hanedanları sarstığını gösterir.

ANARŞİYE ENGEL OLUNMALI

Benzeri bir tedirginlik hâlini Osmanlılarda da müşahede etmek mümkündür. Mesela tarihçi İzzî, bu dönemde İran’da meydana gelen hadiselerin “ibretlik” olduğunu kaydeder ve devletin önemine vurgu yapan bir bölüm kaleme alır. Bölümün sonunda da Devlet-i Aliyye’nin ve Âl-i Osman’ın kıyamete kadar devam etmesi için dua eder. Ahmed Şah, mektupta Osmanlıların hem İslâm âleminin koruyucusu olduğunu hem de kadim hanedanların ortadan kalktığını yazarak İran’daki anarşinin bütün İslam dünyasına sirayet ettiğini, bu durumu düzeltmenin de Osmanlılar ile kendisi üzerinde bir vecibe olduğunu belirtiyordu.

Ahmed Şah’ın ittifak teklifine rağmen Osmanlıların dikkati bu dönemde bir taraftan iç problemlere diğer taraftan da Avrupa’daki gelişmelere yoğunlaşmıştı. Ahmed Şah’a gönderilen Aralık 1762 tarihli mektupta Osmanlılar ile İran arasındaki sulhun hâlâ devam ettiği ve bozmak için de bir sebep bulunmadığı; dahası bir müddettir İran’da süren harpler sebebiyle devlet adamlarının ve halkın zor duruma düştüğü; harap hâldeki İran’ı fethetmek her ne kadar çok kolay olsa da, “böyle zayıf düşmüş bir halk üzerine asker sevketmek suretiyle ülkelerini harap etmenin” Osmanlılara yakışan bir hareket olmadığı, bu yüzden de İran’a karşı teklif edilen ittifakı kabul etmedikleri cevabını verdiler. Bu cevapla birlikte Afganistan Hükümdarı Ahmed Şah Dürranî’nin ittifak teşebbüsü de akim kaldı ve İran aleyhinde bir plan daha hayata geçirilemedi.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.