Tarımın Stratejik Konumu Ve Türkiye’de Durum

Tarımın Stratejik Konumu Ve Türkiye’de Durum
A+
A-


Tarım, gıdada arz güvenliği sağlamanın yanı sıra birçok sanayi koluna hammadde sağlayarak iktisadi faaliyetin temel yapı taşlarından biri olarak öne çıkmakta. Gıda sanayiinden tekstile, ilaçtan biyoyakıta kadar birçok sektör, tarım ile doğrudan bağlantılı. Türkiye, bazı tarımsal ürünlerde net ihracatçı konumunda olup, yaş meyve-sebze, fındık, zeytinyağı gibi alanlarda küresel ölçekte rekabet gücüne sahip. Türkiye gibi tarımsal üretim potansiyeli yüksek bir ülkede tarım sektörü milli gelire olan katkısının ötesinde çok yönlü bir etki yaratmakta. Özellikle tarım kaynaklı üretim sonucunda oluşan bu katkı geliştirilebilecek bir potansiyel taşımakta. Peki bu alanda Türkiye’de durum gerçekten nasıl?

Sürdürülebilir Kalkınma ve Tarımda Makro İktisadi Durum

Tarım, sürdürülebilir kalkınma açısından da kilit role sahip. Birleşmiş Milletler 2030 hedefleri arasında yer alan “Açlığa Son”, “Temiz Su ve Sanitasyon”, “İklim Eylemi” ve “Karasal Yaşam” gibi bazı başlıklar doğrudan tarımla ilişkilidir. İklim değişikliği, kuraklık, toprak verimsizliği gibi sorunlarla mücadele için çevreyle uyumlu üretim yöntemleri artık zorunluluk haline gelmiş durumda. Tarımsal sulama sistemlerinden toprak ve su kaynaklarının etkin yönetimine kadar atılacak her adım, sadece üretimi değil, geleceğimizi de şekillendirerek sürdürülebilir kalkınmaya destek verecek nitelikte.

Türkiye’de tarım sektörü milli gelir içindeki payı bakımından istikrarlı ve geliştirilebilir bir katkı göstermektedir. TÜİK verilerine göre, milli gelire yüzde 5 civarında tarım katkısından bahsetmek mümkün. Ancak sektörün sanayi ve hizmetlerle kurduğu ilişki düşünüldüğünde, dolaylı katkısı çok daha geniştir. Bu potansiyelin tam olarak değerlendirilmesi için verimlilik odaklı politikaların uygulanması gerekmekte. Özellikle girdi maliyetlerinin hızlı artması, tarımın enflasyon üzerindeki etkisini artırmaktadır. Girdi maliyetlerini düşürücü düzenlemeler, Ar-Ge faaliyetleri ve destek mekanizması bu sürecin temel yapı taşları olacaktır.

Tarım sektörüne sağlanan destekler oldukça önemli. Tarım ve Orman Bakanlığının doğrudan sunduğu desteklerin yanı sıra, kamu bankaları aracılığıyla sağlanan krediler ve çeşitli Ar-Ge teşvikleri tarımsal büyümeyi destekleyen önemli araçlardır. Bu doğrultuda, 2024 için 91,5 milyar TL düzeyinde olan Bakanlık kaynaklı tarımsal desteklerin yanı sıra kamu bankaları tarafından verilen ve yaklaşık 700 milyar TL’yi aşan tarım kredisi mevcuttur. Bu desteklerin etkili sonuçlar verebilmesi için daha planlı, ürün ve bölge bazlı analizlere dayalı yeniden yapılandırmalar önemlidir. Çiftçilerin finansal kaynaklara erişiminin artırılması, bilgi eksikliklerinin giderilmesi ve örgütlenme düzeylerinin yükseltilmesi de bu süreci güçlendirecektir.

Tarımda Ar-Ge Uygulamaları

Tarım sadece bir üretim faaliyeti değil; Türkiye’nin ekonomik büyümesini, refahını ve çevre politikalarını şekillendirecek stratejik bir sektör. Bu alanın verimlilik odaklı politikalarla desteklenmesi, teknolojik gelişmeler ve dijital dönüşümle uyumlu hale getirilmesi, Türkiye’nin kalkınma hedeflerine ulaşmasında anahtar rol oynayacaktır. Sürdürülebilirlik eksenli bakıldığında Ar-Ge çalışmaları bu noktada kritiktir.

Bu alanda uygulanabilecek güneş takip sistemli tarım arazisi üzerine kurulu güneş enerjisi santrali (GES), aynı arazide hem tarım hem de güneş enerjisi üretimi yapılmasına olanak tanıyan yenilikçi ve sürdürülebilir bir yaklaşımdır. Bu sistemlerde güneş panelleri, bitkilerin üzerinde gölge oluşturarak aşırı sıcakların olumsuz etkisini azaltır ve toprağın nemini muhafaza etmesini sağlayarak su tüketimini de minimize eder. Oluşan gölge yardımıyla elektrik üretiminde ve bazı bitki türlerinde verim artışı gözlemlenebilir. Böylece toprak hem enerji hem de gıda üretimine katkı sağlayabilecek duruma gelir. Türkiye gibi güneş potansiyeli yüksek ülkelerde bu sistem hem ekonomik hem çevresel faydalarıyla geleceğin tarım ve enerji modeli olma potansiyeline sahiptir. İlki 2023 yılında Ankara Ayaş’ta uygulanan bu tür projelerin artması, söz konusu potansiyelin harekete geçirilmesini sağlayacak önemli yatırımlardandır.

Türkiye, tarım sektöründe sürdürülebilir üretim hedeflerine ulaşmak amacıyla yerli tohumculuk alanında yoğun Ar-Ge faaliyetleri yürütmektedir. Yerli tohum ıslahı, bitkisel üretimin verimliliğini arttırmaktadır. Kamu tarafından yapılan yatırımlar, bu tür biyoteknolojik yöntemlerin yaygınlaştırılması ile kaliteli ve dayanıklı tohumların üretimi açısından hayati önemdedir.

Özellikle arpa, buğday, nohut, pamuk ve yer fıstığı gibi bazı ürünlerde geliştirilen yeni çeşitler, sadece verim artışı sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda hastalık ve zararlılara karşı dayanıklılık ve besin kalitesi gibi kriterlerde iyileşmeler sunmaktadır. Bu kapsamda atılan adımlar ile Türkiye’de sertifikalı tohumluk üretimi 1,3 milyon tona ulaşmıştır

Özetle, Türkiye’nin yerli tohumculuk stratejisi, ekonomik ve stratejik bir değer taşımaktadır. Tarımsal Ar-Ge yatırımları, uzun vadede gıda güvenliği ve tarımsal sürdürülebilirlik için de kritik önemdedir.

Tarımda Bereketin Yüzyılı için Neler Yapılabilir?

Tarımsal üretimin gelişmesi sürdürülebilirlik, verimlilik, dijitalleşme ve iklim değişikliği ile mücadele odaklı bir yaklaşımla mümkün olacaktır. Bu yolda atılabilecek adımlar kurumsal kapasite geliştirme, Ar-Ge ve teknolojik yenilikler, ekonomiye katkı ve finansal modeller, sürdürülebilirlik ve çevresel dayanıklılık gibi dört ayrı başlık altında incelenebilir.

Kurumsal kapasite geliştirmeye yönelik adımlar ile tarım sektöründe daha etkin ve koordineli bir yapı oluşturulabilir. Bu doğrultuda, üretici örgütlerinin zincirin her aşamasında aktif rol alması sağlanması, hayvancılıkta nitelikli işgücü ihtiyacı karşılanabilmesi öncelikli. Bu doğrultuda, özellikle göçer hayvancılığın güçlendirilmesi amacıyla “Çoban Akademileri” gibi uygulamalı eğitim merkezleri kurulması gündemde. Buna ilaveten, hayvan hastalıklarıyla mücadele için kapasite geliştirilmesi de kurumsal yapı için kritik önem taşımakta.

Ar-Ge ve teknolojik yenilikler noktasında tarımsal üretimde dijitalleşme ve biyoteknolojik çözümler öne çıkmakta. “Tarım Odaklı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri” ile “Ar-Ge Merkezleri” kurulması bu alandaki önemli hedefler. Yapay zekâ destekli uygulamalar ile üretim süreçlerinin izlenmesi, kuraklık ve zararlılara karşı erken uyarı sistemleri geliştirilmesi de teknolojik yenilikler açısından takip edilmeli.

Ekonomiye katkı ve finansal modeller açısından ise, küçük işletmelerin güçlendirilmesi ve ölçek ekonomilerinden faydalanılması ön planda. Bu kapsamda, “Çiftçi Garanti Fonu” ve “Kooperatif Finansman Fonu” gibi mekanizmaların devreye alınması gündemde. Tarımsal lojistikte, demir yolu ve deniz yolu gibi karbon ayak izi düşük ulaşım türleri teşvik edilecek, dijital borsa ve blokzincir tabanlı doğrudan satış sistemleri ile üretici ve tüketici arasındaki bağ güçlendirilmesine yönelik adımlar da atılabilir.

Son olarak, sürdürülebilirlik ve çevresel dayanıklılık kapsamında toprak sağlığı, su verimliliği ve iklim direncini arttırmak gündemde. Karbon salınımının azaltılması ve organik gübre kullanımının yaygınlaştırılması konusunda adımlar atılması hedeflenmekte. Tarım Orman Şurasında da gündeme gelen bu tür adımlar ile tarım politikalarının gıda güvenliğinin yanı sıra iklim hedefleri, enerji arzı ve ihracat dengesi açısından da önemli olduğu görülmektedir. Gerek Ar-Ge destekli gerekse dijitalleşmeye dayalı çeşitli projeler ile tarım sektörü yalnızca kırsal kalkınmanın değil, aynı zamanda Türkiye’nin küresel rekabetçiliğin de temel unsurlarından olacaktır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.