Suriye ekonomisi: Olanaksızlıklar ve olasılıklar

Suriye ekonomisi: Olanaksızlıklar ve olasılıklar
A+
A-


Olanaksızlıklar: Savaş Öncesi Dönemde Suriye Ekonomisi ve Savaşın Etkileri

Yarım yüzyılı aşkın süredir Suriye ekonomisi hemen hemen her türlü katma değerin merkezi bir yapı tarafından paylaşıldığı bir durumda. Yaşanan iç savaşın getirdiği istikrarsızlık ise işin cabası. Suriye bugün modern anlamda işleyen bir ekonomik sisteme sahip olmanın oldukça uzağında ve yapılacak onlarca iş bulunuyor. Ülkede refahın artması mümkün ancak bu mümküne ulaşırken pek çok muhtemel senaryo var.

Savaş öncesi dönemde Suriye’de tarım ve madencilik milli gelir büyümesinin taşıyıcısı rolündeydi. Bir tarım ve madencilik ekonomisi olarak adlandırılabilecek Suriye’de, toprakların üçte birlik kısmı tarıma ayrılmış durumdaydı. Bununla birlikte petrol rezervleri bulunun ülke, tarım ve petrol ürünlerinin ihracatından önemli bir gelir elde ediyordu. Özellikle 2000’li yılların başından iç savaşa kadar olan dönemde istikrarlı bir büyüme ve göreli düşük bir enflasyon dönemi yaşayan Suriye ekonomisi, 2009 Küresel Finansal Krizinin etkilerini bertaraf etmekte nispeten başarılı olmuştu. Savaş öncesi dönemde bölge ülkeleri ile istikrarlı bir ticaret yürütülüyordu. Öte yandan, ekonomik göstergelerdeki nispi başarılı görünüme rağmen Suriye yönetiminde de siyasi elitlerin baskın olması ve gelir dağılımındaki adaletsizlik dikkat çekmekteydi. Suriye, özetle savaş öncesi dönemde iktisadi açıdan kendi kendine yetebilen ve yeni fırsatların var olduğu bir Ortadoğu ülkesi olarak görülüyordu.

Savaş dönemindeki istikrarsızlık ise Suriye ekonomisini her alanda yıprattı. Bu dönemde elde edilen veriler ile yapılabilen ölçümlerle yüzde 200’lere yaklaşan enflasyon ve uzun süren milli gelir daralması, ülkenin her alanda fakirleşmesine ve üretim yapısının bozulmasına yol açtı. Örneğin, madencilik alanında ciddi kayıplar yaşayan ülkede milli gelir içerisinde madenciliğin payı ciddi oranda geriledi. Tüm bunların bir sonucu olarak savaş döneminde ülkedeki kişi başına milli gelirin en az beşte bir oranında azaldığını söylemek mümkün.

Suriye bugün yeniden ekonomik büyüme ve kalkınma arayışında. Bir ülkenin ekonomik olarak kalkınması en temel anlamda nüfus, doğal kaynaklar ve kullanılan teknolojiye bağlı. Yaşanan iç savaşın sebep olduğu can kaybı ve göçler Suriye’nin insan kaynağı ve beşerî sermaye açısından çok ciddi kayıplar yaşamasına yol açtı. Suriye beşerî sermaye alanındaki kayıplarını hızla gidermek ve ülkede refahı artırmak için ekonomi alanında hızlı adımlar atmak zorunda.

Bu noktada Suriye’nin ihtiyaç duyduğu en temel şeyler nüfusun geriye dönüşü için politikalar uygulamak, güvenliği sağlamak, doğal kaynakların etkin kullanımı ve güçlü alt yapı ve üst yapı yatırımları. Bununla birlikte, en temel teknolojik yatırımlar da hızlıca tamamlanmalı. Ülke genelinde günün yarısına ulaşan elektrik kesintileri hem evlerde hem de ticari işletmelerde büyük sorunlar yaşanmasına yol açıyor. Teknoloji alanında atılacak öncelikli adımlardan bir tanesi ülkenin elektriğe ulaşmada yaşadığı belirgin sorunu çözmek olabilir.

Günlük hayatın kalbinde yer alan hastane ve okulların mevcut durumu ve temiz suya erişiminde yaşanan sıkıntıların çözümü Suriye için hayati. Bu nedenle yakın dönemde teknoloji ve inşaat alanında pek çok yatırımın ülkeye kanalize olması gerekli. Suriye’nin bu yatırımlara erişirken de yaşayacağı en önemli sıkıntı ülkeye uygulanan yaptırımlar. Gündelik hayatta Suriye ekonomisinin yaşadığı bir diğer sorun ise lojistik ağlarının yok olması ya da var olanların etkinliğini kaybetmesi. Günümüzde gerek elektronik ticaret gerekse gündelik ticarette giderek önemi artan lojistik hizmetleri açısından ülke oldukça sıkıntılı bir durumda.

Suriye Ekonomisinde Türkiye’nin Rolü

Ekonomi alanında pek çok sorun yaşayan Suriye için başta yaptırımların sonlandırılması gibi pek çok alanda Türkiye insani olarak destek veriyor. Örneğin PTT, ülkenin bazı bölgelerinde lojistik ve bazı bankacılık hizmetlerini sunmakta. Henüz tam anlamıyla işleyen bir bankacılık ve parasal sistemi olmayan Suriye için bu alandaki desteklerin çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesi gerekli. Tüm bunların yanı sıra Türkiye, Suriye genelinde pek çok alanda insani yardımlar da yapıyor.

Suriye’nin iktisadi hayatını daha net anlamak için Türkiye ve Suriye arasındaki ticari ilişkilere bakılabilir. Zira Suriye’nin en önemli dış ticaret ortağı Türkiye. Türkiye’den Suriye’ye ihraç edilen başlıca ürünler demir-çelik, plastik, ev eşyaları, inşaat malzemeleri ve gıda ürünleri. Suriye’den Türkiye’ye ithal edilen ürün kalemleri ise pamuk, zeytinyağı ve ayçiçeği yağı başta olmak üzere çeşitli tarımsal ürünler. 2011 yılı öncesine göre on kat artarak 2,5 milyar dolar düzeyine ulaşan dış ticaret hacminin 10 milyar dolara ulaştırılması da gündemde. Bununla birlikte dış ticaret hacminin artırılması için lojistik sürecin yürütülmesi de hayati önem taşıyor. Bu muhtemel gelişme ile her iki ülke için yeni istihdam olanaklarının oluşması da mümkün. Suriye’deki bu iktisadi varlığın sürekliliğinin ülkedeki istikrara bağlı olduğunun altını çizmek gerekli. Bu noktada Suriye, dış ticaret vergilerini belirlerken hassas davranmalı. Geçen haftalarda yaşanan gelişmeler sonrası Ticaret Bakanlığının girişimleriyle bu alanda bazı düzenlemeler yapıldı. Türkiye’nin Suriye’ye ihraç ettiği başta gıda, demir-çelik ve hijyen ürünlerini yer aldığı 269 ürünün gümrük vergisinde Suriye yönetimince indirime gidildi. Bu girişimler ticari ilişkilerin kesintisiz sürdürülebilmesi için oldukça önemli.

İlişkilerin bir diğer boyutu Suriye’nin ihtiyaç duyduğu doğrudan yatırımlar. Öte yandan Suriye’ye yönelik yaptırımlar bu açıdan kısıtlayıcı. Türkiye, sadece imar ve inşa faaliyetlerine yönelik destekleriyle değil, yaptırımların kaldırılması ve ekonomik yardımlar için uluslararası desteğin sağlanması gibi pek çok konudaki destekleriyle öne çıkmaktadır. Bu yatırımların gerçekleşmesi için ülkenin finansal istikrarı sağlayacak politikalar uygulayabilmesi ve ülkeye uygulanan yaptırımların sürdürülüp sürdürülmeyeceği belirleyici olacaktır. Bu noktada öncelikle Suriye’nin uluslararası yatırımı cezbedecek bir siyasi ve kurumsal iklim yaratması önemli olacaktır.

Savaş sonrası kurumsal dönüşümü tamamlaması gereken Suriye için bu adımlar atılırken ekonomik kurumların dönüşmesi kaçınılmaz. Süreç boyunca kurumların kapsayıcı olması büyümenin sürdürülebilirliği için önemli olacaktır.

Olasılıklar: Suriye’yi Ekonomik Açıdan Neler Bekliyor?

Atılabilecek adımlara detaylı bakarsak, alt yapı yatırımlarının ilk aşamada Hama-Humus hattında yoğunlaşabileceği görülüyor. Elektrik arzının sağlanması, konut başta olmak üzere bina stoğunun arttırılması ekonomik büyümeyi destekleyecektir. Başta Halep şehri olmak üzere kent merkezlerine yapılacak yatırımlar şehirlerin yeniden ihyasına hız kazandıracaktır. Diğer taraftan başkent Şam dahil olmak üzere tüm şehirlerin yeniden planlanması ve bazı sanayi projelerinin kent merkezleri dışına taşınması kentleşme açısından kritiktir. Öte yandan, Suriye’nin iktisadi kalkınmasına giden yol sadece fiziki sermayenin değil, beşerî sermayenin geliştirilmesinden geçmektedir. Yeni yatırım yapılan alanlarda mesleki eğitimin geliştirilmesi, sanayi ve ticaret kümelenmelerin oluşturulması ülkenin itici gücü olabilir. Bununla birlikte teknoloji alanında yapılacak kademeli yatırımlar için de beşerî sermaye önem taşımaktadır.

Suriye için bundan sonraki olasılıklar dikkate alındığında temel senaryonun yaptırımların kademeli bir şekilde kaldırılarak uluslararası ekonomik sistemle entegrasyon olduğu söylenebilir. Burada gerekli olan; yüksek yoğunluklu alt yapı yatırımlarının tüm bölgeyi ekonomik açıdan rahatlatması ve yeni iş olanaklarının oluşmasıdır. Türkiye’nin bugüne kadar başta Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı bölgeleri olmak üzere Suriye için yaptıklarını insani açıdan sürdürmesi ve insani kazanım odaklı adımlar atması muhtemeldir. En olası senaryonun kazananları ise mutlaka Suriyeli mazlumlar olacaktır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.