İkinci Viyana Kuşatması (1683) bozgunundan sonra kaybettiği toprakları geri almak isteyen Osmanlı İmparatorluğu, 1715-1718 savaşlarında Avusturya’ya yine mağlup oldu. Bunun üzerine yenilmez Türk’ü mağlup eden Avrupa‘da neler olup bittiği öğrenilmek istendi.
Lale Devri’nin sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa, Avrupa devletlerinin İstanbul’daki elçileriyle düzenli ilişki kurdu. Ayrıca Osmanlı tarihinde ilk defa Avrupa devletlerine uzun süre oralarda kalacak elçiler gönderdi.
Nevşehirli İbrahim Paşa
YEMEK SEYRETME ÂDETİ
1720’de Fransa‘ya giden ve uzun süre Paris‘te kalan Yirmisekiz Mehmed Çelebi‘ye Fransızlar büyük ilgi göstermişlerdi. Türklerin nasıl insanlar olduklarını anlamak için özellikle de Fransız kadınlar sarayda elçimizi bir an boş bırakmamışlardı.
Yirmisekiz Mehmed Çelebi‘nin 1720-1721 tarihli Fransa Sefaretnamesi, Osmanlı devlet yapısına ve toplum hayatına büyük tesir yaparak Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı’ya bakışının değişmesinde önemli rol oynadı.
Mehmed Çelebi, Fransız kadınların kendisine düşkünlüklerini elçilik raporunda şöyle anlatır:
“Bu gâvurlar acayip adamlardır, tuhaf istekleri de oldu. Kalabalık halinde doluşup nasıl yemek yediğimizi merak ettiklerini söylediler. ‘Filan kimsenin kızı yahut falanın karısıdır nasıl yemek yediğinize bakmak için izninizi rica eder’ diye ısrar ettiler. Bazılarını başımızdan def edemeyip mecburen seyretmelerine izin verdik. Hatırlarını kırmamak için sabrettik.
Bunların böyle yemek seyretme merakları ve âdetleri varmış. Faraza kralın yemek yiyişini seyretmek isteyenler, saraydan izin alıp gidip seyredermiş. Daha da tuhaf olan şey kral yatağında nasıl yatar, kalkar, hatta giyinir seyrederlermiş. Bundan dolayı bize de bu tür tekliflerle hayli zahmet verdiler” diye anlatır.
Yirmisekiz Mehmed Çelebi, Fransa kralının sarayında.
İFTARI MERAK ETTİLER
Elçilik heyetimiz ramazan ayında da Paris’te kalmıştı. Yirmisekiz Mehmed Çelebi, “Biz Paris’te dolaşırken ramazan-ı şerif çıkageldi. Gündüzleri oruç tuttuk, geceleri de cemaatle teravih namazı kıldık. Burada gün erken doğduğundan, beş buçuk saatte imsak oluyordu. Müneccimler, ‘Yaz günlerinde iki ay kadar geceleri fecir (güneşin doğmasından önceki tan yeri ağarması) az sürer’ dediler. Gerçi akşamları da şafak iki saat geç kayboluyordu, saat sekizi geçerken de güneş doğuyordu” diye anlatır.
Fransız yetkililer, “Türklerin nasıl iftar ettiğini saraylı kadınlar çok merak” ediyor deyip elçimizden ısrarla izin istediler. Yirmisekiz Mehmed Çelebi, durumu “Biz ramazana başlayınca mareşal yanımıza geldi, devlet büyüklerinin selamlarını getirerek, ‘Hanımlarımız iftar saatinde sizlerin yanınıza gelip yemek yiyişinizi seyretmek istiyorlar. Çok yalvarıp rica ettiler, izniniz olursa hepimizi sevindirirsiniz, hatta belki kralımız bile memnun olur’ dedi’ diye anlatır.
Yirmisekiz Mehmed Çelebi ve elçilik heyeti iftar yapıyor.
KADINLAR KONAĞA DOLUŞTU
Yirmisekiz Mehmed Çelebi, ısrarlara dayanamayıp, “Elimizden ne gelir, hoş geldiler, sefa geldiler” diyerek kadınların iftar yapmalarını seyretmelerine izin verdi.
İftardan yarım saat önce 200’e yakın kadın mücevherlerini takıp takıştırmış olarak elçilik konağına geldiler. Sandalyelere oturarak, elçilik heyetimizi seyretmeye başladılar.
Mehmed Çelebi “Konağımız kadınlar evine döndü. Seyre izin verdiğimizi duyanlar iyice doluşunca, birkaç bin kadın içinde kaldık. Kendimizi düğün evinde sandık” diye dert yanar.
Elçilik hatırası için yapılmış madalyon.
İLAHİ DİNLEDİLER
Yüzlerce kadının bakışı altında güç bela iftarı yapan elçimiz, biraz dinlendikten sonra teravih namazı kıldı. Kadınlar gittiği için namazını rahat kılmıştı. Fakat Fransız kadınlar, Türklerin iftardan sonra teravih namazı kıldıklarını öğrenince, ertesi gün de namaz seyretmeye geldiler.
Elçilik heyetimiz birkaç bin kadının bakışları altında yine güç bela iftar etti. Namazdan haberleri olan kadınlar, bu defa iftardan sonra gitmediler. Namaz saatine kadar oturdular.
Mehmed Çelebi ve arkadaşları, kadınların namaz kılmalarını beklediklerini öğrenince, mecburen abdest alıp teravih namazını kıldılar. Fransız kadınlar, özellikle de namazda söylenen ilahileri hayretle dinlemişlerdi.
Türk elçilik heyeti Paris’te.
OSMANLI ELÇİLERİ AVRUPA’DA
Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa, Avrupa’yı tanımak gerektiğini fark eden ilk Osmanlı sadrazamıydı. Avrupa devletlerinin İstanbul’daki elçileriyle düzenli ilişki kurdu. Ayrıca Osmanlı, tarihinde ilk kez Avrupa’yı incelemek için elçi gönderdi. Elçiler sadece askeri ve ticari antlaşma yapmaya gitmemişlerdi. Avrupalı devletlerin askeri gücü ve devlet yapısı ile ilgili bilgi edineceklerdi. İbrahim Paşa Viyana’ya (1719), Yirmisekiz Mehmed Çelebi Paris’e (1720- 1721), Nişli Mehmed Ağa Moskova’ya (1722-1723) elçi olarak gittiler.
I. Mahmud
Lale Devri’nden sonra I. Mahmud döneminde ise Mustafa Efendi Viyana’ya (1730), Mehmed Efendi ise Lehistan’a (1730) elçi olarak gönderildi. Bu elçiler gittikleri yerde gördüklerini sefaretname adı verilen elçilik raporlarında sadrazama sundular. Elçiler gezip gördüklerini anlattılar. Artık dışarıya bakmayan Osmanlı dönemi sona ermişti.