Ekonomik ve jeopolitik gündemin ilk sırada yer aldığı bir yılı kapattık. Dünya genelinde 70’ten fazla ülkede seçimler oldu. Siyasi değişimler yaşandı. 2024, jeopolitik tansiyonun yükseldiği bir yıl olarak hafızamızda yerini aldı. Siyasal ve jeopolitik gelişmeler kimi zaman ekonomi ajandasının önüne geçti.
Bütün dünyada merkez bankaları enflasyonist riskleri yönetmek adına uygulanan sıkı para politikaları ve mali önlemleri konuştu. Yeşil ve dijital dönüşüm her alanda dönüştürücü etkisini hissettirmeye başladı. Üretken yapay zeka teknolojisi, iş dünyasından günlük yaşama kadar her alanda konuşulur hale geldi.
Peki yeni yılda bizi ne bekliyor?
Küresel arenada bu yıl gözler ABD’de yeniden başkan seçilen Donald Trump’ta olacak. 2024’te Japon Merkez Bankası ve Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) kararları, Asya para birimleri ve finansal piyasalar üzerinde baskı oluşturdu. Şimdi Asya ekonomileri Trump’ın ikinci döneminde alınması muhtemel korumacı önlemler ve sektörel belirsizliklerle boğuşacağa benziyor.
Trump dönemi, özellikle önümüzdeki dönemde ABD’yi ‘süper güç’ koltuğundan etmeye hazırlanan Çin’i etkileyecek. ABD Başkanı’nın korumacı politikalarının Çin ekonomisi üzerinde baskı yaratması kaçınılmaz görünüyor. IMF’nin tahminlerine göre Çin’de bu nedenle büyümenin yüzde 4.5’ler seviyesine gerileyeceği belirtiliyor. Batı‘nın da desteğini alan Hindistan’ın ise Çin’e alternatif olarak üretim ve teknolojide yeni küresel merkez olmasının gündeme gelebileceği vurgulanıyor. Trump’ın gelişi sadece Asya ülkelerini değil Avrupa‘yı da yakından ilgilendiriyor. Avrupalı ülkeler, seçimlerden önce söz verdiği gibi Rusya-Ukrayna savaşını bitirip, Rusya ile yakın ilişkiler kurma eğilimi gösterdiğinde Doğu Avrupa’nın güvenliğinin tehlikeye girebileceği kanaatinde. O nedenle de aralarında ABD’siz savunma kapasitesinin artırılmasını konuşuyorlar. Trump’ın yeni başkanlık döneminde ABD askerlerini Suriye’den tamamen çekmesi ihtimali de yüksek. Bu durum da Ortadoğu’nun nasıl şekilleneceğini gösterecek.
Velhasıl, 2025 jeopolitik eksende çok da öngörülemeyen bir yıl olacağa benziyor.
Ya Türkiye’nin 2025 ajandasında ne var?
Kanaatimce, 2024’te seçimlerden sonra başlayan enflasyonla mücadele eksenli programın çıktılarını daha çok hissetmeye başlayacağımız bir yıla giriyoruz. Ancak dezenflasyon süreci öngörülen hızın altında gerçekleşiyor. Piyasa beklentileri de Merkez Bankası’nın beklentilerinin üzerinde seyrediyor. Bu nedenle bankanın sıkı para politikasında gevşemeye tam anlamıyla başladığını söylemek için biraz erken gibi görünüyor. Enflasyonda düşüş olsa da Merkez Bankası’nın günlük gelişmelere göre aksiyon alma olasılığı yüksek. Bu da ekonominin bir süre daha yüksek faiz sarmalında yaşayacağı anlamına gelebilir. İç talebin kısılmasıyla enflasyonun düşürülmesi, ithalatı da azalttığı için dış ticaret açığı ve cari açık belirgin şekilde 2024’te düştü. Sıkı para politikası devam ettirildiğinde buradaki iyileşme devam edecektir. Ancak Orta Vadeli Program’da (OVP) 2025 için ortaya konulan yüzde 4’lük büyüme hedefini sekteye uğratabilir. Burada da ekonomi yönetiminin tercihi belirleyici olacak. Ya frene basmaya devam ederek arabayı tamamen durduracak ya da gaza hafif de olsa dokunarak durgunluğun kalıcı hale gelmesini engelleyecek…