159 numaralı kahraman Necdet – PINAR YILDIZ YÜKSEL

159 numaralı kahraman Necdet – PINAR YILDIZ YÜKSEL
A+
A-


Yıl 1934, Çanakkale’de yaşayan 11 yaşındaki Necdet, caminin yanındaki arsada oynarken iki metre derinlikte bir şey buldu. Önce bir taş zannetti ama baktığında üzerindeki kabartmaları fark etti. Önemsemeyip uzağa fırlatıp oyuna devam edebilirdi ama Necdet bunu yapmadı. Çünkü bu ‘vatanım için önemli bir şey olabilir’ diye düşündü. Peki, Necdet elindeki o taş parçası ile ne yaptı? İşte şimdi okuyacağınız yazı da tam 90 yıl önce yaşanmış bu hikayenin devamı var. 90 yıl sonra bir müze müdürü çıktı ve Necdet’in kayıp hikayesinin peşine düştü. Bir hafiye gibi çalıştı ve bir kahramanı ortaya çıkardı

Çanakkale Troya Müzesi’ni gezerken giriş katının sol tarafında bulunan bir bölüm dikkatimi çekti ve merakla incelemeye başladım. Henüz 11 yaşında olan Necdet adlı bir çocuğun fotoğrafı vardı. Peki, kimdi bu çocuk, neden müzede böyle bir yer edinmişti? İşte altında yazan şu cümleler, her şeyi anlatıyordu:

“En küçük bağışçımız olan Necdet 1934 yılında, henüz 11 yaşındayken bulduğu Roma Dönemi mezar stelini müzemize teslim etmiştir.

Aziz hatırasına saygıyla…”

11 yaşındaki bir çocuğumuz, 1934 yılında büyük bir bilinç ile bulduğu eseri müzeye teslim ediyordu. Çok duygulandım ve Necdet hakkında daha fazla bilgi edinebilir miyim diye Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük ile görüştüm. Ortaya öyle bir hikaye çıktı ki, “Bunu tüm Türkiye mutlaka duymalı” dedim. Bir müze müdürünün azmi, görevini layıkıyla yerine getirmesi tarihimizdeki bir kahramanın gün yüzüne çıkmasını sağlamıştı. Ortaya çıkan sadece bir kahraman değildi, bir bilinçti. İşte Rıdvan Gölcük’ün anlatımıyla, en küçük bağışçımızın adım adım bulunma hikâyesi…

“2021 yılında büyük bir çaba içerisine girmiştik. Sorumuz şuydu; Çanakkale Müze Müdürlüğü hangi tarihte kuruldu? Kaynaklar 1932, 1934, 1935 ve 1936 gibi farklı tarihleri referans gösteriyordu. Yani kuruluş tarihi net değildi! Troya Müzesi’ni bir marka haline getirmek istiyorduk. Ve bunun yollarından birinin kurum tarihine hâkim olmaktan geçtiğini biliyordum. Üç ayrı çalışma grubu kurdum. Bunlardan birisi İl Halk Kütüphanesi’nde yerel gazeteleri tarayacak bir diğeri Devlet Arşivleri’nden Osmanlıca belgeleri tarayacak son grup ise müze arşivimizde yer alan evrakları araştıracaktı. Kısa bir süre sonra Devlet Arşivleri’nde Çanakkale Müze Şubesi’nin 1911 yılına ait kuruluş belgesine rastladığımızda çok büyük heyecan yaşamıştım. Sonunda kuruluş belgemizi bulmuş ve dahası 1911 gibi oldukça erken bir tarihe inmiştik. Ve bu iş tamam demiştim. Ancak birkaç gün sonra müze arşivimizden bizleri bir kez daha şaşırtan bir belge geldi. Belge Necdet isimli bir çocuğun müzeye eser bağışı ile ilgiliydi. Gözlerimize inanamadık. Tekrar tekrar okuduk. 31/7/1934 tarihli belge şöyle diyordu:

“İstiklal Mektebi 5 nci sınıf talebesinden 159 numaralı Necdet Efendi tarafından daireye getirilen Çanakkale’nin Büyük Cami Mahallesi’nde Veli Bey arsasında iki metre derinlikte bulunup çıkarılan asarı atikadan kabartma resimli mermer kırık taş gönderilmiştir. Alındığını ve Müze defterine kayıt edildiğini bildiriniz efendim.”

KIZI ANKARA’DA YAŞIYOR

11 yaşındaki Necdet’in müzeye getirdiği eseri, bağış belgesi ve fotoğrafı ile birlikte sergilemeliydik. Necdet’i kahramanlaştırmalıydık. Süratlice ona hazırlayacağımız köşeyi seçtik ve bir sergileme için tasarıma başlanmış ve hızlıca yol alınmıştı. Yaklaşık bir ay içerisinde sergiyi açabilirdik. İşte o zaman yaklaştığından Necdet’in kızı Münevver Hanım bir kez daha aklımıza düştü. Acaba ona ulaşabilir miydik? Bu hikâyeyi onunla paylaşabilir miydik? Bu konuda bize yine Ankara’da bulunan Şube Müdürümüz İbrahim Sarıca yardım etti. Evlerine gitti ancak nafile, evde yoktu. Telefonu numarasını bıraktı. Ve ardından telefonla görüşmeyi sağladı ancak Münevver Hanım bu telefona büyük bir şüphe ile bakmıştı. Münevver Hanım’ın telefonunu aldım ve telefonda ilk kez önce eşi Mustafa Bey ile sonra ise kendisi ile konuştum ancak duruma çok şüphe ile bakıyorlardı. Biz kimdik, nereden çıkmıştık, acaba doğruyu mu söylüyorduk? Telefonu kapattıktan sonra babasının çocukluk telefonunu gönderdim Münevver Hanım’a. Geri döndü ve bu kez ağlayarak konuştuk. Ondan tek istediğim şu olmuştu; bu özel serginin açılışında bizlerle olur muydu? Kabul ettiler.

FOTOĞRAFI OKULUNDA BULUNDU

Belgeden o kadar çok etkilenmiş ve şaşkınlık içindeydik ki! 1934 senesinde henüz 10-11 yaşlarında olması gereken bir çocuk, 5. Sınıf öğrencisi Necdet kucakladığı bir eseri müzeye bağışlamıştı. Küçük bir çocuğun büyük hareketi! Bu heyecanı yaşadıktan kısa bir süre sonra evrağın üzerine el yazısı ile müzecinin yazdığı notu fark ettik. “415 numarasıyla kaydedildi.” Hemen envanter kayıtlarımızda eseri bulduk. Ve büyük bir heyecanla depoya gittik. Mermerden Roma Dönemine ait bir mezar steliydi. Eserin başında henüz biraz önce adını öğrendiğimiz Necdet’i konuşuyorduk. Hep beraber duygulandık. Peki, Necdet’e ulaşabilir miyiz? Evet çok kısa bir an için bunu konuştuk. Çünkü Necdet’in okuduğu İstiklal İlköğretim Okulu, Çanakkale’de hala öğretime devam ediyordu. Odama geçip okulun müdürünü aradım ve durumu anlattım. Müdire Hanım diploma defterinin durduğunu ve Necdet’e ait bilgilerin bir bölümüne ulaşabileceğimizi söyledi. Ertesi gün büyük heyecan ile okula gittik ve defteri elimize aldık. Ve “159 numaralı Necdet” in fotoğrafı karşımızdaydı. Yanında ise şöyle yazıyordu; “Ali Necdet. Yusuf (Babasının adı). Çanakkale. 1339 (Miladi 1923 tarihi).” Necdet’in fotoğrafını görünce daha da duygusallaştık. Sanki yıllardır aradığımız bir yakınımıza kavuşmak gibiydi. Özenle bu sayfayı taradık. Fotoğrafını bulmuş olmanın yeteceğini düşünüyordum ancak masamda bu evrağa bakmaktan kendimi alamıyordum. Aklımdaki soru şuydu: Necdet hayatta mıdır acaba? Ona ulaşabilir miyiz? İçim içimi kemirirken nüfus il müdürlüğüne elimdeki belgelerle bir yazı hazırladım ancak nafile. Eldeki veriler yetersizdi.

NECDET PİLOT OLMUŞ

Başka yolu yok mudur acaba derken, Ankara’yı, Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanımız Zeynep Boz Hanım’ı aradım ve desteğini istedim. Zeynep Hanım Emniyet’in Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele birimi ile irtibat kurarak neredeyse yarım saat içinde Necdet’e dair tüm bilgileri benimle paylaşmıştı. Elindeki dokümana göre Necdet pilot olmuş, evlenmiş ve iki çocuk sahibi olmuştu. Fakat maalesef kullandığı uçak 1972 senesinde düşmüş ve rahmetli olmuş. Erken yaşta oğlu vefat etmiş. Sonra eşi… Kızı Münevver Hanım ise Uluer ailesinden geride kalan tek kişi. Belgeye göre Ankara’da yaşıyor. Necdet’in hikayesi bir kez daha bizi hüzünlendirmişti. Bu duyarlı çocuğun pilot olmuş olmasına çok sevinmiştik. Fakat henüz 51 yaşında vefat etmesine üzülmüştük. Daha önce birkaç sefer üzerinde tartıştığımız bir konuya kesin olarak karar vermiştik; Necdet’in bu öyküsünü müzede kalıcı olarak sergileyecektik.

ONUR VE ALİ ATALARININ İZİNDE

Sergi açılışından bir gün önce Çanakkale’ye geldiler. Önce babasının mezarını ziyaret etmek istedi. Ertesi gün sergi açılışı için Troya Müzesi’nde bir araya geldik. Necdet sergisinin üstündeki siyah örtüyü kaldırdığımızda yaşadığımız duyguları anlatamam. Meslek yaşamımın en etkileyici anlarından birini yaşadım. O gün Münevver Hanım ve Mustafa Bey benim için Münevver Abla ve Mustafa Abi oldular. Bu öykü bana şunu gösterdi: o kadar kıymetli hikayemiz var, o kadar kıymetli insanlarımız var ki… Ama onları ve hikayelerini görmüyor, ortaya çıkartmıyoruz. Toplum olarak kahramanlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Necdet’i görmeye, Necdet gibi kıymetli isimleri kahramanlaştırmaya ihtiyacımız var. Şimdi Necdet ne yapıyor biliyor musunuz? “Biz bu eski eser işinden anlamayız?” deyip küçüklük kompleksi içinde eline geçen ilk fırsatta kendi insanını, ülkesini küçümseyenlere her gün Troya Müzesi’ndeki köşesinden cevap veriyor: “Pekâlâ anlarız, en iyi biz anlarız” diyor. Necdet her gün Troya Müzesi’ni gezen çocuklara büyük bir örnek oluyor. 2022 yılında açılan bu sergiden sonra, 2024 yılında 9 yaşındaki Onur Çimen ve sadece bir hafta önce 11 yaşındaki Ali Osman Islak müzeye eser bağışında bulunan çocuklar oldular. Troya Müzesi en küçük ve en çok çocuk bağışçıya sahip müze oldu. Sizce bu bir tesadüf mü? İşte “Kahramanımız Necdet” müzede görevini yapmaya devam ediyor.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.